tuzla escort bayan avcılar escort bayan beykoz escort bayan arnavutköy escort bayan bağcılar escort bayan escort izmir online casino india real money bodrum escortlar ankara bayan escort casino siteleri
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort

ÇAĞI KANIKSAMAK VE MÜSLÜMANCA VAR OLMAK

GÜMÜŞHANE (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 14.02.2021 - 02:18, Güncelleme: 03.01.2023 - 04:30
 

ÇAĞI KANIKSAMAK VE MÜSLÜMANCA VAR OLMAK

İnsanoğlu yapısı gereği esnektir. Bedenen çok değişik şekiller alamasa da ruhen, fikren çok rahat şekil alabilir. Yeter ki işin püf noktası bulunabilsin.
İnsanoğlu yapısı gereği esnektir. Bedenen çok değişik şekiller alamasa da ruhen, fikren çok rahat şekil alabilir. Yeter ki işin püf noktası bulunabilsin. Durum böyle olunca, insanoğlu için durağanlık, statiklik düşünülemez. İnsanoğlu aksiyonerdir, akışkandır; dolayısıyla yaşadığı çevreden, çağdan ve olgulardan etkilenir. Bundan ötürü olsa gerek insana “ibnü’lvakt”, yani zamanın çocuğu denilmiştir. Ve neredeyse bunun tersini söylemek çok zor. Belki de bazen “zamane gençliği”, “zamane insanı” vb. kullandığımız ifadeler de bundandır. Evet, insan; özellikle de Müslüman bir insan zamanın gerekliliklerini kuşanabilmeli, zamanın dilini yakalayabilmeli. Zamanın kendisini öldürmesine müsaade etmemelidir. Fakat akan ve ömrü yontan zamanda var olurken de Müslümanca var olabilmelidir. Bu durum, hassas bir denge ister. Kılı kırk yarmayı gerektirir. Çünkü zaman olarak, çağ olarak çok kaygan bir zeminde yaşıyoruz. Ve herhalde zemin daha önce hiç bu kadar kaygan olmamıştı. İşte bu kaygan zeminde, bir yerlere tutunabilmeliyiz. Ve tutunulabilecek en hayırlı tutamak da şüphesiz “hablullah”tır. Yani mesele dünyevileşen, sekülerleşen çağda Müslümanca var olmaktır. Bu çağda yaşayıp, bu çağdan olmamaktır mesele. Hayâsızlığın kol gezdiği;İslam’sız yaşamların, yaşam biçimlerinin itibar gördüğü; İslam’ın ve değerlerinin ötekileştirildiği, garipsendiği bu çağ bizlere garip gelmelidir. Aksi halde ruhen, fikren ve manen yok oluruz. Çağın sonunda biz, biz olmaktan çıkarız. Eğer bir şey insana garip gelmiyorsa, insan o şeye alışmıştır, kanıksamıştır demektir. Hata biraz daha ötesinde o şeyi, durumu yaşıyordur. O halde, bu çağ bizim değerlerimiz üzerine kurulmamışken, bizim değerlerimiz üzerinde yükselmemişken; bu çağı yaşamak, kendini öldürüp başka hayatları yaşamak demektir. Kendin olmaktan çıkmaktır. Garibi olduğumuz bu çağda var olabilmek için kendi değerlerimizi oluşturan inancımızı, İslam’ı yaşamamız lazım. Öyle ki konuşurken, İslam’ca konuşmalı; giyinirken, İslam’ca giyinmeli; düşünürken, üretirken dahi İslam’ca, Müslümanca düşünüp üretebilmeliyiz. Yaşayışımız ile inancımız arasında bir paralellik olmalı. İnancımızı üzerimize giyinmeliyiz. Ama sadece bedene giymek değil; kalbe, amele, söyleme ve eyleme yani her zerremiz ile giyinmeliyiz İslam’ı. Misal müstehcen görüntüler dün bize garip geldiği için bugün de garip gelmelidir. Kendilerinden ötürü gusül abdesti gerektiren küfürlü söylemler bugün de bize garip gelmeli, yüzümüzü kızartmalıdır. İnancımıza, örfümüze ve adetlerimize yabancı olan insani ilişkiler bugün de bize yabancı kalabilmelidir. İslam’sız yaşayışlar dün bize garip geldiği gibi bugün de garip gelmeli. Her ne kadar bu çağda yaşıyor olsak da bizi ve değerlerimizi kabul etmeyen çağı ve değerlerini biz de kabul etmemeliyiz. Bizi ve değerlerimizi inkâr eden bu çağı ve değerlerini bizler de inkâr etmeliyiz. Bizi yani Müslümanı dünyevileştirmeye iten bu çağa, bu dünyayı yaratanı ve O’nun düsturlarını hatırlatmalıyız. İmanımız ile inancımız ile kavgalı olan çağın ve sistemlerin yüzüne yüzüne, “Asra yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” diyebilmeliyiz. Garip olanlara, garip bulanlara selam olsun.  
İnsanoğlu yapısı gereği esnektir. Bedenen çok değişik şekiller alamasa da ruhen, fikren çok rahat şekil alabilir. Yeter ki işin püf noktası bulunabilsin.

İnsanoğlu yapısı gereği esnektir. Bedenen çok değişik şekiller alamasa da ruhen, fikren çok rahat şekil alabilir. Yeter ki işin püf noktası bulunabilsin.

Durum böyle olunca, insanoğlu için durağanlık, statiklik düşünülemez. İnsanoğlu aksiyonerdir, akışkandır; dolayısıyla yaşadığı çevreden, çağdan ve olgulardan etkilenir. Bundan ötürü olsa gerek insana “ibnü’lvakt”, yani zamanın çocuğu denilmiştir. Ve neredeyse bunun tersini söylemek çok zor. Belki de bazen “zamane gençliği”, “zamane insanı” vb. kullandığımız ifadeler de bundandır.

Evet, insan; özellikle de Müslüman bir insan zamanın gerekliliklerini kuşanabilmeli, zamanın dilini yakalayabilmeli. Zamanın kendisini öldürmesine müsaade etmemelidir. Fakat akan ve ömrü yontan zamanda var olurken de Müslümanca var olabilmelidir.

Bu durum, hassas bir denge ister. Kılı kırk yarmayı gerektirir. Çünkü zaman olarak, çağ olarak çok kaygan bir zeminde yaşıyoruz. Ve herhalde zemin daha önce hiç bu kadar kaygan olmamıştı. İşte bu kaygan zeminde, bir yerlere tutunabilmeliyiz. Ve tutunulabilecek en hayırlı tutamak da şüphesiz “hablullah”tır.

Yani mesele dünyevileşen, sekülerleşen çağda Müslümanca var olmaktır. Bu çağda yaşayıp, bu çağdan olmamaktır mesele. Hayâsızlığın kol gezdiği;İslam’sız yaşamların, yaşam biçimlerinin itibar gördüğü; İslam’ın ve değerlerinin ötekileştirildiği, garipsendiği bu çağ bizlere garip gelmelidir.

Aksi halde ruhen, fikren ve manen yok oluruz. Çağın sonunda biz, biz olmaktan çıkarız. Eğer bir şey insana garip gelmiyorsa, insan o şeye alışmıştır, kanıksamıştır demektir. Hata biraz daha ötesinde o şeyi, durumu yaşıyordur.

O halde, bu çağ bizim değerlerimiz üzerine kurulmamışken, bizim değerlerimiz üzerinde yükselmemişken; bu çağı yaşamak, kendini öldürüp başka hayatları yaşamak demektir. Kendin olmaktan çıkmaktır.

Garibi olduğumuz bu çağda var olabilmek için kendi değerlerimizi oluşturan inancımızı, İslam’ı yaşamamız lazım. Öyle ki konuşurken, İslam’ca konuşmalı; giyinirken, İslam’ca giyinmeli; düşünürken, üretirken dahi İslam’ca, Müslümanca düşünüp üretebilmeliyiz.

Yaşayışımız ile inancımız arasında bir paralellik olmalı. İnancımızı üzerimize giyinmeliyiz. Ama sadece bedene giymek değil; kalbe, amele, söyleme ve eyleme yani her zerremiz ile giyinmeliyiz İslam’ı.

Misal müstehcen görüntüler dün bize garip geldiği için bugün de garip gelmelidir. Kendilerinden ötürü gusül abdesti gerektiren küfürlü söylemler bugün de bize garip gelmeli, yüzümüzü kızartmalıdır. İnancımıza, örfümüze ve adetlerimize yabancı olan insani ilişkiler bugün de bize yabancı kalabilmelidir.

İslam’sız yaşayışlar dün bize garip geldiği gibi bugün de garip gelmeli.

Her ne kadar bu çağda yaşıyor olsak da bizi ve değerlerimizi kabul etmeyen çağı ve değerlerini biz de kabul etmemeliyiz. Bizi ve değerlerimizi inkâr eden bu çağı ve değerlerini bizler de inkâr etmeliyiz. Bizi yani Müslümanı dünyevileştirmeye iten bu çağa, bu dünyayı yaratanı ve O’nun düsturlarını hatırlatmalıyız.

İmanımız ile inancımız ile kavgalı olan çağın ve sistemlerin yüzüne yüzüne, “Asra yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” diyebilmeliyiz.

Garip olanlara, garip bulanlara selam olsun.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gumushaneekspres.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler siyah bayrak ayna