tuzla escort bayan avcılar escort bayan beykoz escort bayan arnavutköy escort bayan bağcılar escort bayan escort izmir online casino india real money bodrum escortlar ankara bayan escort casino siteleri
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort

Prof. Dr. Muzaffer Metintaş İle röportaj

GÜMÜŞHANE (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 08.01.2022 - 23:24, Güncelleme: 03.01.2023 - 04:30
 

Prof. Dr. Muzaffer Metintaş İle röportaj

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş. Mesleğindeki başarısı, yetiştirdiği binlerce hekim, yazdığı kitaplar, makaleler bir yana; vizyonu, mütevaziliği, yaşama bakış açısı, öğrencileriyle, hastalarıyla ve birlikte görev yaptığı meslektaşlarıyla hülasa sağlık çalışanları ile olan iletişimini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Tanıyanlar bilir.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş. Mesleğindeki başarısı,yetiştirdiği binlerce hekim,yazdığı kitaplar,makaleler bir yana; vizyonu, mütevaziliği, yaşama bakış açısı,öğrencileriyle, hastalarıyla ve birlikte görev yaptığı meslektaşlarıyla hülasa sağlık çalışanları ile olan iletişimini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Tanıyanlar bilir. Özellikle akciğer hastalıkları üzerine yaptığı bilimsel araştırmaları ile tıp dünyası tarafından yakından bilinen bir isim olan Prof. Dr. Muzaffer Metintaş Beyle yaptığımız röportajın ilk bölümü ile sizleri baş başa bırakıyoruz. Hüseyin Turhan: Kıymetli hocam, özellikle içinde bulunduğumuz pandemi koşullarındaki artan vaka sayılarına bağlı yoğun çalışma temponuz arasında bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederek ilk sorumla başlamak istiyorum. Kimdir Muzaffer Metintaş ?Sizi tanıyabilir miyiz? Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Ben öncelikle size teşekkür ederim.İlginize ve çalışma alanlarınıza buna özgü tıp alanına gösterdiğiniz yakınlık içinde minnettarım.1958 yılında Eskişehir’de dünyaya geldim. Baba memleketim Gümüşhane. Çok sevdiğim zaman zaman ziyaret ettiğim ve nüfus cüzdanımda kayıtlı olması itibariyle onur duyduğum şehrimin insanlarına saniyen Eskişehirli hemşerilerime selam ve saygılarımı sunuyorum. Önemli bir süre babamın mesleği nedeniyle Ankara’da yaşadım. Babam Astsubaydı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Aynı fakülte de Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalında uzmanlık eğitimi aldım. 1995 yılında doçent, 2000 yılında profesör oldum. Halen aynı ana bilim dalı başkanlığında öğretim üyesi olarak devam etmekteyim. ODTÜ’deJeoloji Mühendisliğini bitirdikten sonra sınavlara girdim ve Tıp Fakültesini kazandım.Bir yerde o zamanlar okumuştum. “Bir hekimin hakim olması gerekiyor.”Hakimlikten kastettiğim yargıç değil,hakikati bilen demek.Yani bir hekim hakikati bilen biri ise o zaman bende hekim olayım dedim ve tek tercihle tıp fakültesini tercih ettim.Evliyim.Eşim Prof.Dr.Selam Metintaş ile aynı fakültede halk sağlığı uzmanı, öğretim üyesi olarak çalışıyor.İki çocuk babasıyım. Hüseyin Turhan: Tıp mesleğini seçme nedeniniz nedir? Seçtiğiniz için memnun musunuz? Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Göğüs Hastalıklarına girmemde rahmetli hocam Prof.Dr. Necla Özdemir’in etkisi olmuştur. Yaptığım işi çok severek yaptığım için hem hekim olarak hemde bir bilim insanı olarak çok memnunum.Zihin engelli bir oğlum var. Onun sayesinde bu camia ve onların aileleri ile tanıştım.Zihin engelli insanlara hak ettikleri ortamın oluşması için gayret ediyorum.Bu amaçla arkadaşlarımızla birlikte kurduğumuz bir derneğimiz var. Bu derneği önemli bir merkeze dönüştürme gayreti içerisindeyiz. Birde bizim bir medeniyetimizin olduğuna,medeniyetler kurduğumuza ve bu medeniyetlerin zaman zaman insanlığın şahikası olduğuna inanıyorum.Yeniden bir Türk medeniyetinin insanlığa büyük katkılar sağlayacağına,insanlığın önünü açacağına inanıyorum.O nedenle yeni bir Türk tasavvuru içinde bir takım kültürel bilimsel çalışmaları yapabilecek dernek ve bir işletme zemininde “kırmızılar” bunun adı da yayıncılık kitap,yazı,web sayfası,dergi gibi ikinci bir yan çalışmam daha var. Bunların hepsi insanlık için iyilik amaçlı çalışmalar. Hüseyin Turhan: Sizce işinizin en zor tarafı nedir? Prof.Dr. Muzaffer Metintaş :İşimin en zor tarafı bir hekim olarak bilginiz dahilinde ulaşamadığınız bir sınır oluyor.Bu sınırda yaptıklarınız aslında sonucu değiştirmiyor.Hastanızı kaybediyorsunuz.İşte en zor tarafı onu fark etmek, kabullenmek ve seyretmek maalesef. Ama zaman içerisinde tıp bilimi geliştikçe bizdeki bu duyguda azalacaktır. Hüseyin Turhan: Bu kutsal mesleğinizde örnek aldığınız bilim insanları var mı diye sorsam nasıl cevap verirsiniz? Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Elbette var. Ben insanlık anlamında rahmetli hocam Prof.Dr.Necla Özdemir’i örnek almıştım.Hiç unutamam bir gün dışarıda dolaşırken yaşlı bir adamın marul sattığını görmüş. Adamın bütün marullarını satın aldı. Sebebi ise o yaşlı kişi daha fazla yorulmasın.Mesleki olarak asistanlık yıllarımda İstanbul Tıp Fakültesinde Prof. Dr.Tuğrul Çavdar vardı.O bir eğitmen olarak beni etkilemişti.Üslubu,tavrı,duruşu ve tarzıyla. Yine Hacettepe’den Prof. Dr. İzzettin Barış vardı.Yurt dışında yabancılarla çalışma yapmanın onları önemsemenin çok önemli olduğunu anlattı hep. Bende o yolu hep takip ederek geldim. Yine Ankara Tıp’ta Doğanay Alper diye bir hoca vardı.Ondan da bir bilim insanının daima prensipleri noktasında dik durması gerektiğini örnek aldım. Hüseyin Turhan:  Hocam akciğer kanseri nasıl olunur?Belirtileri nelerdir?Bu kanserden korunmak mümkün mü? Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı):Bu soru çok güzel.Teşekkür ederim.Şu anlamda güzel, akciğer kanseri dünyada en sık görülen ve en fazla ölüm nedeni olan kanser türü.Hem sıklığı yüksek hem de ölüm nedenleri içerisinde önde gelen bir problem ama bu problem topyekûn önlenebilir bir problem.Çünkü akciğer kanserinin nedenleri çok belli.O nedenler olmadan bir kişinin bu kansere yakalanma riski çok düşük.O nedenler ne?Öncelikle sigara ve tütün kullanımı.Bu çok kesin ve tartışılmaz bir konu.Sigara içen biri içmeyene göre 42 ila 96 misli daha yüksek akciğer kanseri olma riski kazanıyor.Bunun dışında bazı mesleki maddelerle temas.Çevresel dizel gazı. Çevrede ki asbest.Radon gazı.Bunlarla temas kanser yapabiliyor.İşte bu temasları keserseniz akciğer kanseri önlenebilir bir kansere dönecek.Günümüzde tanı ve tedavide epey mesafe kat edilmiş ama esas olan bu hastalığın ortaya çıkmaması.Riskli temasımızı keseceğiz.Özellikle ailesinde kanser yada birinci derece akrabalarında akciğer kanseri olanların sigaradan ve riskli ortamlardan kesinlikle uzak durmaları gerekiyor. Dolayısıyla ölüm oranı en yüksek olan akciğer kanserini bu söylediğim tedbirler alınması şartıyla 97 oranında önleyebiliriz.Belirtilerinden biraz bahsedeyim.Akciğer vücudun en geniş boşluğuna yerleştiği için ve iki ayrı akciğerimiz olduğu için hastalar çok gürültülü bir tabloyla da gelebilirler.Ya da hiçbir şikayetleri de olmayabilir. Tümörün yerleşim yerine, seyir hızına komşularıyla olan ilişkilerine bağlı. Risk faktörü olan birinin normal yaşantısında solunum sistemi yönünden bir değişiklik varmı? Yani bir öksürük ortaya çıkmış mı? Balgam çıkarmaya başlamış mı? Öksürürken balgamında kan geldi mi? Göğsünde ağırı,nefes darlığı,anlamsız bir kilo kaybı,iştahsızlık ve halsizlik problemleri var mı? Riskli kişide bunlardan bir yada birkaçı bir arada olursa o zaman akciğer kanseri kaygısı ile hekime başvurmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Hüseyin Turhan: BirazTıp’ın dışına çıkalım. Özel hobileriniz var mı? Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı):Bu sorunuza şöyle cevap verebilirim. Uzun süren mesleki hayatımız, bizim  hobi olarak hareketli bir yaşantı göstermemize imkân vermiyor. Öncelikle bilim felsefi ile okuyucu olarak ilgileniyorum. Bu benim en önde gelen hobim diyebilirim. Hobi olarak değerlendirilebilir. Fırsat buldukça klasik Türk müziği dinlerim.İyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum. Birde kitap basmayı çok seviyorum. Birçok kitabın basılmasına aracı oldum.17 Tane mesleki kitabım var.İki tanesi ders kitabı diğer 15’i ise uzmanlık ve araştırma kitabı. Yeni çıkan bir kitabımızı elime aldığımda haz duyuyorum. Sanki arkaya kalıcı bir şey, bir evlat bırakmışız gibi kendimi hissediyorum. Bunları söyleyebilirim. Hüseyin Turhan: Hekimliğe ilk başladığınız dönemle bugünü kıyasladığınızda gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Yine teşekkür ederim bu soru için.İlk başladığımda hasta üzerinde hekim inisiyatifi oldukça ön plandaydı.Muayene etmek,dinlemek,konuşmak vb.Şimdi teknoloji geliştikçe cihazlar aygıtlar yapıldıkça çeşitli yapay zekâ çözümlemeleri işin içine girdikçe hekim inisiyatifi yerini biraz bu çözümlere bıraktı gibi gözüküyor.Genç arkadaşların bazen hasta muayenelerini görüyorum.Kısıtlı muayene yaptıklarını gözlemliyorum.Önceki yıllarda hasta ile daha yakın samimiyet oluşurdu. O’nu anlardınız,dinlerdiniz. O’da size bu ilgi karşısında daha fazla güvenir ve sözünüzü daha kolay kabul ederdi.Şimdi hekim aradan çıkıyor teknoloji ön plana geçiyor gibi. Bu da hastalarda bir hekimin söylediğine güvensizlik yada tereddüt yada tekrar tekrar farklı yerlere danışma gibi bir ihtiyacı oluşturmuş gözüküyor ama bu uygulamalar da bir anlamda yaşam süresinin uzamasına katkı sağlıyor.Mesleğe başladığımda yaklaşık 35 yıl önce erkeklerde ortalama ölüm yaşı  65 kadınlarda 68’di. Şimdi ise erkeklerde 77-78 kadınlarda da 80’nin üzerine çıktı.Buda tabiki tıbbi uygulamalardaki gelişmenin sağladığı bir durum.Bunuda göz ardı etmemek lazım diye düşünüyorum. Ama hasta profili açısından ciddi bir farklılık var.Bunu başımızdan çok sık geçen bir olayla anlatayım.Eskiden tıbbi müdahalelerin artık yararlı olmayacağı bir hasta oluştuğunda hasta yakınları gelir “Doktor bey,hastamıza yapılacak eğer bir şey yoksa hastamızı eve götürelim.Tertemiz yatağına yatsın.Bizde onu sevelim,öpelim, çoluğu çocuğu beraber okuyarak dini telkinde bulunarak onu uğurlayalım” derlerdi.Evlerine götürmek için acele ederlerdi. Şimdi ise böyle bir tabloyla pek karşılaşmıyoruz.Tam tersi örneğin 92-93 yaşında hani eceli ile öldü derler ya oraya dayanmış,artık kalbi ya da akciğeri ya da karaciğeri canlılığının idamesini sağlayamayacak hale gelmiş maalesef yaşlı insanlar hasta diye hastanelere acillere getiriliyorlar. Bunlarda yasalar gereği acilde bakılıyor,entübe ediliyor,solunum cihazlarına bağlanıyor hastaneye yatırılıyor.Yasalar böyle gerektiriyor.O zaman hasta yakınına durumu anlattığınızda size iki kategoride cevap verebiliyor.Birincisi bunu evde nasıl bakacağız.Bu söz beni çok yaralıyor.92-93 yaşında yaşlı ve artık geçişe girmiş bir kişiye bu hitap yakınları tarafından dışarıdan gözleyen biri için sizi çok yaralayan bir söz ya da diyorlar ki, ne yani ölüme mi terk edelim.Buda çok ilginç bir söz.Biz Müslüman olan bir toplumuz.Bize göre asıl hayat öbür hayat.Tıbbi olarak hiçbir şey yapılamayacak durumda olan bir yaşlı neden ölüme terk edilsin diyeceksiniz. Ben gelinen noktada toplumumuzda bir erdem problemi olduğunu düşünüyorum.Ölümü kabullenmekte bir erdem meselesi.Dolayısıyla hasta yakınları profilinde çok ciddi çözülmesi gereken, yasalar olarak çözümler aranması gereken bir değişim var.(Devam edecek…)
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş. Mesleğindeki başarısı, yetiştirdiği binlerce hekim, yazdığı kitaplar, makaleler bir yana; vizyonu, mütevaziliği, yaşama bakış açısı, öğrencileriyle, hastalarıyla ve birlikte görev yaptığı meslektaşlarıyla hülasa sağlık çalışanları ile olan iletişimini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Tanıyanlar bilir.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Metintaş.
Mesleğindeki başarısı,yetiştirdiği binlerce hekim,yazdığı kitaplar,makaleler bir yana; vizyonu, mütevaziliği, yaşama bakış açısı,öğrencileriyle, hastalarıyla ve birlikte görev yaptığı meslektaşlarıyla hülasa sağlık çalışanları ile olan iletişimini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Tanıyanlar bilir.

Özellikle akciğer hastalıkları üzerine yaptığı bilimsel araştırmaları ile tıp dünyası tarafından yakından bilinen bir isim olan Prof. Dr. Muzaffer Metintaş Beyle yaptığımız röportajın ilk bölümü ile sizleri baş başa bırakıyoruz.

Hüseyin Turhan: Kıymetli hocam, özellikle içinde bulunduğumuz pandemi koşullarındaki artan vaka sayılarına bağlı yoğun çalışma temponuz arasında bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederek ilk sorumla başlamak istiyorum. Kimdir Muzaffer Metintaş ?Sizi tanıyabilir miyiz?

Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Ben öncelikle size teşekkür ederim.İlginize ve çalışma alanlarınıza buna özgü tıp alanına gösterdiğiniz yakınlık içinde minnettarım.1958 yılında Eskişehir’de dünyaya geldim. Baba memleketim Gümüşhane. Çok sevdiğim zaman zaman ziyaret ettiğim ve nüfus cüzdanımda kayıtlı olması itibariyle onur duyduğum şehrimin insanlarına saniyen Eskişehirli hemşerilerime selam ve saygılarımı sunuyorum. Önemli bir süre babamın mesleği nedeniyle Ankara’da yaşadım. Babam Astsubaydı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Aynı fakülte de Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalında uzmanlık eğitimi aldım. 1995 yılında doçent, 2000 yılında profesör oldum. Halen aynı ana bilim dalı başkanlığında öğretim üyesi olarak devam etmekteyim. ODTÜ’deJeoloji Mühendisliğini bitirdikten sonra sınavlara girdim ve Tıp Fakültesini kazandım.Bir yerde o zamanlar okumuştum. “Bir hekimin hakim olması gerekiyor.”Hakimlikten kastettiğim yargıç değil,hakikati bilen demek.Yani bir hekim hakikati bilen biri ise o zaman bende hekim olayım dedim ve tek tercihle tıp fakültesini tercih ettim.Evliyim.Eşim Prof.Dr.Selam Metintaş ile aynı fakültede halk sağlığı uzmanı, öğretim üyesi olarak çalışıyor.İki çocuk babasıyım.

Hüseyin Turhan: Tıp mesleğini seçme nedeniniz nedir? Seçtiğiniz için memnun musunuz?

Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Göğüs Hastalıklarına girmemde rahmetli hocam Prof.Dr. Necla Özdemir’in etkisi olmuştur. Yaptığım işi çok severek yaptığım için hem hekim olarak hemde bir bilim insanı olarak çok memnunum.Zihin engelli bir oğlum var. Onun sayesinde bu camia ve onların aileleri ile tanıştım.Zihin engelli insanlara hak ettikleri ortamın oluşması için gayret ediyorum.Bu amaçla arkadaşlarımızla birlikte kurduğumuz bir derneğimiz var. Bu derneği önemli bir merkeze dönüştürme gayreti içerisindeyiz. Birde bizim bir medeniyetimizin olduğuna,medeniyetler kurduğumuza ve bu medeniyetlerin zaman zaman insanlığın şahikası olduğuna inanıyorum.Yeniden bir Türk medeniyetinin insanlığa büyük katkılar sağlayacağına,insanlığın önünü açacağına inanıyorum.O nedenle yeni bir Türk tasavvuru içinde bir takım kültürel bilimsel çalışmaları yapabilecek dernek ve bir işletme zemininde “kırmızılar” bunun adı da yayıncılık kitap,yazı,web sayfası,dergi gibi ikinci bir yan çalışmam daha var. Bunların hepsi insanlık için iyilik amaçlı çalışmalar.


Hüseyin Turhan: Sizce işinizin en zor tarafı nedir?
Prof.Dr. Muzaffer Metintaş :İşimin en zor tarafı bir hekim olarak bilginiz dahilinde ulaşamadığınız bir sınır oluyor.Bu sınırda yaptıklarınız aslında sonucu değiştirmiyor.Hastanızı kaybediyorsunuz.İşte en zor tarafı onu fark etmek, kabullenmek ve seyretmek maalesef. Ama zaman içerisinde tıp bilimi geliştikçe bizdeki bu duyguda azalacaktır.

Hüseyin Turhan: Bu kutsal mesleğinizde örnek aldığınız bilim insanları var mı diye sorsam nasıl cevap verirsiniz?

Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Elbette var. Ben insanlık anlamında rahmetli hocam Prof.Dr.Necla Özdemir’i örnek almıştım.Hiç unutamam bir gün dışarıda dolaşırken yaşlı bir adamın marul sattığını görmüş. Adamın bütün marullarını satın aldı. Sebebi ise o yaşlı kişi daha fazla yorulmasın.Mesleki olarak asistanlık yıllarımda İstanbul Tıp Fakültesinde Prof. Dr.Tuğrul Çavdar vardı.O bir eğitmen olarak beni etkilemişti.Üslubu,tavrı,duruşu ve tarzıyla. Yine Hacettepe’den Prof. Dr. İzzettin Barış vardı.Yurt dışında yabancılarla çalışma yapmanın onları önemsemenin çok önemli olduğunu anlattı hep. Bende o yolu hep takip ederek geldim. Yine Ankara Tıp’ta Doğanay Alper diye bir hoca vardı.Ondan da bir bilim insanının daima prensipleri noktasında dik durması gerektiğini örnek aldım.

Hüseyin Turhan:  Hocam akciğer kanseri nasıl olunur?Belirtileri nelerdir?Bu kanserden korunmak mümkün mü?

Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı):Bu soru çok güzel.Teşekkür ederim.Şu anlamda güzel, akciğer kanseri dünyada en sık görülen ve en fazla ölüm nedeni olan kanser türü.Hem sıklığı yüksek hem de ölüm nedenleri içerisinde önde gelen bir problem ama bu problem topyekûn önlenebilir bir problem.Çünkü akciğer kanserinin nedenleri çok belli.O nedenler olmadan bir kişinin bu kansere yakalanma riski çok düşük.O nedenler ne?Öncelikle sigara ve tütün kullanımı.Bu çok kesin ve tartışılmaz bir konu.Sigara içen biri içmeyene göre 42 ila 96 misli daha yüksek akciğer kanseri olma riski kazanıyor.Bunun dışında bazı mesleki maddelerle temas.Çevresel dizel gazı. Çevrede ki asbest.Radon gazı.Bunlarla temas kanser yapabiliyor.İşte bu temasları keserseniz akciğer kanseri önlenebilir bir kansere dönecek.Günümüzde tanı ve tedavide epey mesafe kat edilmiş ama esas olan bu hastalığın ortaya çıkmaması.Riskli temasımızı keseceğiz.Özellikle ailesinde kanser yada birinci derece akrabalarında akciğer kanseri olanların sigaradan ve riskli ortamlardan kesinlikle uzak durmaları gerekiyor. Dolayısıyla ölüm oranı en yüksek olan akciğer kanserini bu söylediğim tedbirler alınması şartıyla 97 oranında önleyebiliriz.Belirtilerinden biraz bahsedeyim.Akciğer vücudun en geniş boşluğuna yerleştiği için ve iki ayrı akciğerimiz olduğu için hastalar çok gürültülü bir tabloyla da gelebilirler.Ya da hiçbir şikayetleri de olmayabilir. Tümörün yerleşim yerine, seyir hızına komşularıyla olan ilişkilerine bağlı. Risk faktörü olan birinin normal yaşantısında solunum sistemi yönünden bir değişiklik varmı? Yani bir öksürük ortaya çıkmış mı? Balgam çıkarmaya başlamış mı? Öksürürken balgamında kan geldi mi? Göğsünde ağırı,nefes darlığı,anlamsız bir kilo kaybı,iştahsızlık ve halsizlik problemleri var mı? Riskli kişide bunlardan bir yada birkaçı bir arada olursa o zaman akciğer kanseri kaygısı ile hekime başvurmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Hüseyin Turhan: BirazTıp’ın dışına çıkalım. Özel hobileriniz var mı?

Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı):Bu sorunuza şöyle cevap verebilirim. Uzun süren mesleki hayatımız, bizim  hobi olarak hareketli bir yaşantı göstermemize imkân vermiyor. Öncelikle bilim felsefi ile okuyucu olarak ilgileniyorum. Bu benim en önde gelen hobim diyebilirim. Hobi olarak değerlendirilebilir. Fırsat buldukça klasik Türk müziği dinlerim.İyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum. Birde kitap basmayı çok seviyorum. Birçok kitabın basılmasına aracı oldum.17 Tane mesleki kitabım var.İki tanesi ders kitabı diğer 15’i ise uzmanlık ve araştırma kitabı. Yeni çıkan bir kitabımızı elime aldığımda haz duyuyorum. Sanki arkaya kalıcı bir şey, bir evlat bırakmışız gibi kendimi hissediyorum. Bunları söyleyebilirim.

Hüseyin Turhan: Hekimliğe ilk başladığınız dönemle bugünü kıyasladığınızda gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof.Dr. Muzaffer Metintaş(Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Yine teşekkür ederim bu soru için.İlk başladığımda hasta üzerinde hekim inisiyatifi oldukça ön plandaydı.Muayene etmek,dinlemek,konuşmak vb.Şimdi teknoloji geliştikçe cihazlar aygıtlar yapıldıkça çeşitli yapay zekâ çözümlemeleri işin içine girdikçe hekim inisiyatifi yerini biraz bu çözümlere bıraktı gibi gözüküyor.Genç arkadaşların bazen hasta muayenelerini görüyorum.Kısıtlı muayene yaptıklarını gözlemliyorum.Önceki yıllarda hasta ile daha yakın samimiyet oluşurdu. O’nu anlardınız,dinlerdiniz. O’da size bu ilgi karşısında daha fazla güvenir ve sözünüzü daha kolay kabul ederdi.Şimdi hekim aradan çıkıyor teknoloji ön plana geçiyor gibi. Bu da hastalarda bir hekimin söylediğine güvensizlik yada tereddüt yada tekrar tekrar farklı yerlere danışma gibi bir ihtiyacı oluşturmuş gözüküyor ama bu uygulamalar da bir anlamda yaşam süresinin uzamasına katkı sağlıyor.Mesleğe başladığımda yaklaşık 35 yıl önce erkeklerde ortalama ölüm yaşı  65 kadınlarda 68’di. Şimdi ise erkeklerde 77-78 kadınlarda da 80’nin üzerine çıktı.Buda tabiki tıbbi uygulamalardaki gelişmenin sağladığı bir durum.Bunuda göz ardı etmemek lazım diye düşünüyorum. Ama hasta profili açısından ciddi bir farklılık var.Bunu başımızdan çok sık geçen bir olayla anlatayım.Eskiden tıbbi müdahalelerin artık yararlı olmayacağı bir hasta oluştuğunda hasta yakınları gelir “Doktor bey,hastamıza yapılacak eğer bir şey yoksa hastamızı eve götürelim.Tertemiz yatağına yatsın.Bizde onu sevelim,öpelim, çoluğu çocuğu beraber okuyarak dini telkinde bulunarak onu uğurlayalım” derlerdi.Evlerine götürmek için acele ederlerdi. Şimdi ise böyle bir tabloyla pek karşılaşmıyoruz.Tam tersi örneğin 92-93 yaşında hani eceli ile öldü derler ya oraya dayanmış,artık kalbi ya da akciğeri ya da karaciğeri canlılığının idamesini sağlayamayacak hale gelmiş maalesef yaşlı insanlar hasta diye hastanelere acillere getiriliyorlar. Bunlarda yasalar gereği acilde bakılıyor,entübe ediliyor,solunum cihazlarına bağlanıyor hastaneye yatırılıyor.Yasalar böyle gerektiriyor.O zaman hasta yakınına durumu anlattığınızda size iki kategoride cevap verebiliyor.Birincisi bunu evde nasıl bakacağız.Bu söz beni çok yaralıyor.92-93 yaşında yaşlı ve artık geçişe girmiş bir kişiye bu hitap yakınları tarafından dışarıdan gözleyen biri için sizi çok yaralayan bir söz ya da diyorlar ki, ne yani ölüme mi terk edelim.Buda çok ilginç bir söz.Biz Müslüman olan bir toplumuz.Bize göre asıl hayat öbür hayat.Tıbbi olarak hiçbir şey yapılamayacak durumda olan bir yaşlı neden ölüme terk edilsin diyeceksiniz. Ben gelinen noktada toplumumuzda bir erdem problemi olduğunu düşünüyorum.Ölümü kabullenmekte bir erdem meselesi.Dolayısıyla hasta yakınları profilinde çok ciddi çözülmesi gereken, yasalar olarak çözümler aranması gereken bir değişim var.(Devam edecek…)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gumushaneekspres.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler siyah bayrak ayna deneme bonusu veren siteler