Direniş Çadırı Gümüşhane Grubu, Gazze'deki Soykırıma Karşı Sesini Yükseltti

Direniş Çadırı Gümüşhane Grubu Filistin’de bir yılı aşkın süredir devam eden soykırımı protesto etmek için toplanarak basın açıklaması yaptı. Grup adına konuşan Alperen Gençosmanoğlu, “Soykırımcı İsrail’e ve soykırıma alan açan bütün yapılara karşı, Gazze halkının yanında soykırımın karşısındayız” dedi.
Zafer Meydanı’nda bir araya gelen Direniş Çadırı Gümüşhane Grubu Filistin’deki insanlık dışı katliama dikkat çekmek amacıyla basın açıklamasında bulundu. Grup adına açıklamayı okuyan Direniş Çadırı Gönüllüsü Alperen Gençosmanoğlu, soykırımı normalleştirenlerin, Gazze’yi unutanların, meydanlarda somut taleplere kulağını tıkayanların Gazze’deki soykırımın 1 yıldan fazladır devam etmesine neden olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Ne yaparsanız yapın soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır. Rahmetli Aliya İzzetbegoviç bu sözlerle soykırıma maruz kalan halkına ve muhatap olan tüm dünya halklarına seslenmişti. Bizlerde Aliya’dan mülhem, “soykırımı normalleştirmeyin, normalleşen soykırım devam eder.” diyoruz. Soykırımı normalleştirenler, Gazze’yi unutanlar, aylardır bu meydanlarda somut talepleri kulaklarını tıkayanlar Gazze’deki soykırımın 1 yıldan fazladır devam etmesine neden oldular. Dünyada küresel egemen güçler İsrail’in bizzat yanında katliamı gerçekleştirirken emperyalist ve Siyonist ortakları soykırımı desteklediler, olan biteni görmezden geldiler. Ne yazık ki İslam alemi de büyük ölçüde bu sessizliğe katıldı. Bizler daha önce haykırdığımız gibi şimdi de haykırıyoruz: Soykırımcı İsrail’e ve soykırıma alan açan tüm yapılara karşı, Gazze halkının yanında soykırımın karşısındayız ve karşısında olmaya devam edeceğiz”
 "Halkların dayanışması, kuşatmaya karşı birleşmesi, emperyalist güçlerin ve siyonist işgalcilerin planlarını boşa çıkarmanın en güçlü silahıdır"
‘Gazze’de soykırım sürerken Suriye halkının özgürlük ve adalet özlemlerini gerçekleştirme istek ve talebini Siyonist İsrail’in yeni saldırılarla istikrarsızlaştırmaya çalıştığını ve emperyalist hedefleri için her türlü hukuku çiğnemeye devam ettiğini görüyoruz’ vurgusu yapan Direniş Çadırı Gönüllüsü Alperen Gençosmanoğlu, “İsrail’in Suriye topraklarını üçüncü cephe olarak hedef aldığı Yemen’in ardından dördüncü bir cepheye dönüştürme çabası halkların egemenlik haklarına yönelik doğrudan bir saldırıdır. Bu durum aynı zamanda emperyalistlerin Suriye’deki değişimden yararlanarak bölgesel hegemonyasını genişletmeye çalışan işgalci bir planın parçasıdır. Saldırılar yalnızca Suriye’yi değil, başta Filistin olmak üzere tüm bölge halklarını tehdit etmektedir. Diğer yandan, siyonist cephenin amaçlarından bir diğeri de işgal ve tehdit ettiği toplumlar arasındaki gerginlikleri, çelişkileri, husumeti ve ithamları artırmaktır. Siyonist ve emperyalist güçler bu süreçte Suriye’de değişen koşulları yeni işgallere gerekçe olarak kullanmayı ve Filistin direnişi ile dostlarını zayıflatmayı hedeflemektedir. Aksa direnişiyle Filistin halkının ve Gazze’nin ortaya koyduğu mücadele, tüm dünyaya antisiyonist ve anti emperyalist bir tutumun aciliyetini yeniden hatırlatmaktadır. Bu noktada halkların dayanışması, kuşatmaya karşı birleşmesi, emperyalist güçlerin ve siyonist işgalcilerin planlarını boşa çıkarmanın en güçlü silahıdır. Gazze’deki soykırım ve Siyonistlerin tüm bölgedeki yayılmacı saldırganlıkları karşısında özgürlük, adalet ve onurlu bir gelecek için halklar direnişlerini birleştirmelidir. Emperyalizme karşı güçlü ve bütüncül bir ses tüm dünyaya umut ve cesaret veren bir örnek oluşturacaktır. Suriye’nin, Filistin’in, Lübnan’ın ve Türkiye’de dahil tüm bölgedeki halkların birlik içerisinde siyonist saldırganlığa karşı ses çıkarması, siyonist ve emperyalist odakları besleyen damarları kesme iradesini göstermesi yalnızca bölgenin değil, küresel barış ve adaletin de umududur” diye konuştu.
"Soykırımı durdurmak, işbirlikçilerin utanç verici sessizliğine karşı hesap sormakla mümkündür"

‘Direnişin yoldaşları 1 yıllık soykırım karşısında duyulan sessizlik, Siyonizmin “Arz-ı Mevud” hedeflerinin düşündüğümüzden çok daha yakın olduğunu gösteriyor’ diyen Gençosmanoğlu, “İşgal, tehdit ve ekonomik yayılmacılık ile Ortadoğu’yu kana bulayan İsrail’in, tek farkı postallarıyla henüz topraklarımıza ayak basmamış olmasıdır. Aziz Filistin halkı, bu yağmacı düzene karşı hepimiz adına mücadele vermektedir. Ne yazık ki bölge devletleri, soykırımcı İsrail’le ilişkilerini sürdürmekte, siyasi ve ekonomik çıkarlarını bu zalim rejime bağlamaktadır. Bizler, kınamalar ve hamasetle değil, soykırımın tedarik zincirlerini kıracak somut adımlarla meydanlarda olmak zorundayız. Soykırımı durdurmak, işbirlikçilerin utanç verici sessizliğine karşı hesap sormakla mümkündür” ifadelerini kullandı.
"Artık biliyoruz ki Gazze’de direnişi ezemeyen Siyonist saldırganlığın pervasızlığının nedeni bölge ülkelerinin sessizliğidir"
‘Türkiye’de hamasetin ötesine geçen somut talepler duyulmak istenmiyor, görmezden geliniyor’ diyerek açıklamasını sürdüren Gençosmanoğlu, “Sokaklara taşan barışçıl eylemler ise zorbalıkla bastırılıyor. 29 Kasım’da, İsrail’in petrol sevkiyatçısı SOCAR’ın CEO’su, Cumhurbaşkanı’nın katıldığı TRT World Forum’a davet edilirken, bunu protesto eden Filistin dostları şiddet, hakaret ve tehditlerle susturulmaya çalışıldı. Dokuz kardeşimiz gözaltında kötü muameleye uğradı; “Nehirden Denize Özgür Filistin” sloganı dahi suç unsuru sayıldı. Tutuklananlar, çıplak arama, ibadet engeli ve onur kırıcı muamelelerle karşı karşıya kaldı. 2 Eylül’de İzmir’de ABD savaş gemisine karşı barışçıl bir eylem yapanlara ise 14 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Soruyoruz: Hukukun üstünlüğünden bahsedenler bu utanç verici tabloyu nasıl açıklıyor? Soykırıma karşı haklı talepleri dile getirenler, barışçıl eylemlerle bu topraklarda işgalcilerle mücadele edilenler susturulmak istendiği gibi İsrail’e yapılan sevkiyatta durmuyor. 9 arkadaşımızın tutuklu olduğu dönemde belgelediğimiz Nissos Delos tanker gemisi bunun açık örneği. Nissos Delos tankeri normalde Ceyhan’dan İtalya’ya gidecekmiş gibi görünmesine rağmen rotasından tamamen bağımsız biçimde 3 Aralık’ta İsrail karasularına girdi ve Hayfa limanı açıklarında sinyal sistemini kapattı. Tam 3 gün boyunca sinyal sistemini kapatan Nissos Delos sonunda İtalya’ya hiç gitmeden yeniden Ceyhan limanına geri döndü. Görünen o ki bu gemi arkadaşlarımızın “neden İsrail’e petrol gidiyor?” sorusu nedeniyle tutuklu bulundukları dönemde İsrail’e petrol taşıdı. Soykırımı besledi. Artık biliyoruz ki Gazze’de direnişi ezemeyen Siyonist saldırganlığın pervasızlığının nedeni bölge ülkelerinin sessizliğidir. Şu gerçeği artık kavramalıyız: Bizler devletlerin ne dediğine bakmayacağız, devletler halkların ne dediğine bakmak zorundadır. Bölge halkları için en büyük tehdit olan siyonizme hala tedarik sağlayanlar, adalete sığmayacak eylemlerle Filistin dostlarını susturmak isteyenler bölge halklarının dostu olamazlar, mazlumları savunamazlar. Soykırım makinesini hala devlet olarak görenler, kesada uğramasından korktukları ticareti kesecek iradeyi gösteremeyenler işbirlikçi vasfındadır” dedi.
"Gelecekte sizin de katiliniz ve işgalciniz olacakları beslemeyin"
İsrail ile yapılan ticaret koridoruna değinerek durdurulması gerektiğini belirten Alperen Gençosmanoğlu, “Tüm kamuoyunun bildiği gibi geçtiğimiz aylarda TBMM de İsrail’in Türkiye’ye saldırı ihtimali üzerine kapalı bir oturum gerçekleşti. Daha öncesinde Türkiye uluslararası Adalet divanında açılmış olan soykırım davasına taraf oldu. Aynı zamanda hükümetten birçok yetkili başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere İsrail’e yönelik soykırımcı ve terörist tanımında bulundu. Şimdi bizlerde tüm bu adımların ve tanımlamaların gereği olarak yaptırımlarda bulunulmasını ve hukuki adımlar atılmasını talep ediyoruz. Madem ki İsrail Türkiye için bir tehdittir o zaman Türkiye için de tehdit olan İsrail’e 3. ülkeler üzerinden devam eden ticareti durdurun. Gelecekte sizin de katiliniz ve işgalciniz olacakları beslemeyin! Bir yandan hamaset yaparken bir yandan İsrail’e destek olarak dünyaya karşı hepimizi gülünç duruma düşürmeyin! Madem ki İsrail soykırımcıdır, o zaman soykırıma apaçık desteğini ilan eden ve doğrudan Siyonist devlet tarafından kurulan ZIM şirketinin Türkiye karasularına ve limanlarına girişini yasaklayın. Unutmayın soykırım bir suçsa ona alan açmakta suçtur!” diye konuştu.
“Limanlar Siyonizme Kapatılsın”
Madem ki İsrail terörist o zaman teröristlere devam eden petrol sevkiyatını durdurun diyen Gençosmanoğlu konuşmasını şu şekilde sürdürdü, “Ambargo kararına rağmen hileli yollarla İsrail’e Ceyhan limanından aldığı petrolü taşıyan gemilere yönelik hukuki yaptırımlarda bulunun. Devam eden petrol sevkiyatı Türkiye’yi uluslararası alanda suçlu konumuna taşımaktadır. Madem ki İsrail bebek katilidir, o zaman bebek katillerine yönelik Türkiye de açılan davalara soruşturma iznini verin, İsrail ile çifte vatandaşlığı olup soykırım sürecine katılanları vatandaşlıktan çıkarın. Aramızda bebek katillerinin gezmesini istemiyoruz. Madem ki İsrail ordusu hiçbir insani değeri önemsemiyor, o zaman yerli sermaye olan Zorlu’nun hala siyonist orduya elektrik sağlayan yatırımlarının önüne geçin! İsrail’e en çok çelik satışı yapan İçtaş’ın ambarlı limanından hileli yollarla devam eden çelik ihracatını durdurun! Çelik savaşın en stratejik ürünüdür. Ve bu stratejik ürün hala İsrail’e Türkiye’den gitmeye devam ediyor. Madem ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle ABD bir akıl tutulması yaşıyor ve bu soykırım sürecinin suç ortağı, o zaman ABD’ye ait üsleri kapatın, Siyonist destekçisi NATO ile ortaklığınızı bitirin ve İsrail’in gözü kulağı olan Kürecik’in faaliyetlerini durdurun. NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün Madem ki Türkiye Filistin’in yanındadır, o zaman Haydarpaşa limanında Gazze’ye gitmek için bekleyen ancak 100 günü aşkın süredir çıkışına izin verilmeyen Vicdan Gemisinin Gazze’ye gitmesini engellemeyin. Denizden insani yardım yoluyla soykırımcı İsrail’in ablukasını kıralım. Hükümetten ve yetkililerden kurdukları cümlelerin gereğini yerine getirmesini talep ediyoruz. 1 yıldan uzun süredir hükümet söylem ve eylemleri arasındaki çelişkiyi devam ettiriyor. Bu çelişkiyi dile getirenleri hukuksuz yollarla susturmaya sindirmeye çalışıyor. Ancak susmayacağız, sinmeyeceğiz, geri çekilmeyeceğiz. Şahit olduğumuz bu çelişkiler 45 binden fazla insanın şehit olmasına imkan oluşturdu. İsrail’in işgallerini ve katliamlarını pervasızlaştırdı. Bu çelişkileri ortaya koyarak, “tutarlı olun” talebinde bulunmak bizlerin Filistin’ine, aziz Gazze direnişçilerine bir borcudur. Bu borcu ödemek için meydanlardayız ve meydanlarda olmaya devam edeceğiz”