EVİNİZ DEPREME DAYANIKLI MI? DEĞİLSE NE YAPMALISINIZ?

Biz unutsak ta deprem kendini unutturmuyor. Her deprem olduğunda yüreğimiz kavruluyor. Binlerce insanımızı kaybediyoruz.

Bulunduğumuz coğrafyanın, Doğu ve Kuzey Anadolu Fay Hatları üzerinde olması nedeniyle depremlerde ağır can kayıpları yaşıyoruz.

Peki, bu hep böyle mi devam edecek?

En son 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizi enkaza çeviren iki büyük deprem, bir kez daha yapı güvenliğini ve alınması gereken tedbirleri yüzümüze çarptı.

“Deprem değil bina öldürür.” Sözünü hatırlayarak Hünkar Hacı Bektaşi Veli’nin çok önem verdiğim “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Düşüncesi depremde, bilimin ve aklın ne kadar değerli olduğunu gösterdi.

Sağlam binalar ayakta kalırken diğerleri toz bulutu gibi çökerek faciaya sebep oldu.

Bu satırları yazarken İstanbul Teknik Üniversitesi’nin geniş çaplı “Deprem Araştırma ve İnceleme Ön Raporu” yayımlandı. İnternetten bulup okumanızı isterim.

Gerekli tedbirleri almadan depremi “kader” diye nitelendirmek aklımızla, bilimle ve yüce dinimizle dalga geçmektir.

Mukaddes kitabımızın ilk emri “Oku!” ile başlamıyor mu?

Medyatik Nihat Hatipoğlu Hoca dahi bu depremde “Bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü, bizim için dini bir emir gibidir. Buna kader diyemeyiz.” dediği bir ortamda neyin kaderi?

Ayrıca “Akıldan daha büyük tedbir yoktur.” diyen yüce peygamberimizin özlü sözü her şeyi özetliyor aslında!

Mesleğimiz gereği yapı güvenliğine esas yapılması gerekenlerle ilgili birkaç hususu siz değerli okuyucularımızla paylaşmak isterim.

Baştan söyleyelim oturduğunuz eviniz eğer 1999 depreminden sonra yapılmışsa bir derece güvendesiniz!

Deprem afeti, engellenemiyor olsa bile yaratabileceği yıkım ve kayıplara karşı bilimin ışığında çıkarılan yönetmeliklerle önlem almak mümkün.

17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinde, 20 bini aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmişti.

Depremlerin yarasını hızla sarmaya girişen ülkemizde kanun ve yönetmeliklerde çok sayıda değişiklik yapıldı.

İlk yönetmelik hazırlanarak 6 Mart 2006’da Resmi Gazete’de yayınlandı. Böylece 1999 depreminin ardından alınması gereken ilk tedbir olan Yapı Güçlendirme Yönetmeliği, ancak 7 yıl sonra çıkarılabildi.

Bu yönetmelik sayesinde binalar deprem riskine karşı eskiye oranla daha güvenli hale getirildi.

Eskiden üretilmeyen nervürlü demirler aderansı arttıran (Betonla kaynamayı sağlamlaştıran) malzemelerdir. Hazır beton kullanımına geçilmesi, yapı denetim bürolarının açılması da hayati önemdedir.

***

Olası deprem öncesinde alınması gereken önlemlerden biri de bina deprem analizi yaptırarak olası bir felakete karşı kendimizi korumaktır. “Oturduğum ev depreme dayanıklı mı?”, ”Depreme dayanıklı bina

nasıl olur?” gibi aklımızı kurcalayan sorular bu günlerde çokça sorulmaya başlandı!

Deprem testi sonucuna göre binanız, depreme dayanıklı bina statüsünde değilse mümkünse güçlendirmesi yapılarak yapı sağlamlaştırılabilir ya da daha güvenli bir binaya taşınarak depreme karşı önlem alınabilir.

Yaşanılan bina kadar yapının çevresinin de depreme karşı güvenli olup olmadığı önemli.

Binanızın altından ya da yakınından geçen bir fay hatta olup olmadığı internet aracılığı ile kolayca öğrenebilirsiniz.

Maden Tetkik ve Arma Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde bulunduğunuz ile ait diri fayları görmeniz mümkün.

Bunun yanında binanızın mimari ve statik projesine uygun olması depreme dayanıklı bina için olmazsa olmazdır. Kontrol edilmesi gerekir.

Depreme dayanıklı bina için sayılabilecek diğer özelliklerden biri de bulunduğu yerin zeminine uygun şekilde kat sayısı belirlenmesidir.

Binanın yaşı, bina hakkındaki birçok soruya cevap verebilir. Zamanla eskiyen yapı malzemeleri işlevlerini yerine getirememeye ve çürümeye başlamış olabilir.

Binadaki eskimeye ve rutubete bağlı hasarlar da binayı zamanla depreme karşı daha güçsüz hale getirir.

Yaşadığınız binanın depreme dayanıklılığını test ettirmek için önünüzde iki yol var:

Belediye, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Kaymakamlık gibi resmi kurumlara başvurmak veya yetkili, lisanslı özel bir şirketle anlaşmak.

Evinize deprem dayanıklılık testi yaptırmaya karar verdiyseniz, deprem risk analizini göz boyayarak değil, gerçekten hakkını vererek yaptıracağınız, işini düzgün yapan firma bulmanız önemlidir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan lisans almamış firmalardan uzak durun!

Oturduğunuz şehirde lisanslandırılmış kurum ve kuruluşların listesi Bakanlığın internet sitesinde yer almaktadır.

Seçtiğiniz firmanın referanslarını, geçmişte üstlendikleri işleri kontrol edin;

Mümkünse, incelemeyi yapacak mimar ve mühendislerin deneyimleri hakkında bilgi edinin;

Firmanın binayı incelemenin yanı sıra zemin etüdü de yapıp yapmadığını öğrenin;

***

Güvenilir bir firmayla anlaştınız, binanıza uzmanları çağırdınız diyelim.

Önce ön belirtilerine bakılır, iyi bir mühendis ve mimar bu ön gözlemde olası sorunları tespit edilebilir. Gerekirse karot alma yoluna gidebilir.”

Bu süreç ise şöyle işliyor: Firmayla yaptığınız anlaşma veya binanın geçmişine dair bilinenlere dayanarak, bazı durumlarda ekiplerin binayı ayrıntılı bir biçimde incelemesi ve karot almadan röntgen yöntemini kullanması yeterli olabiliyor.

Binanın zemini, temeli, kirişleri, duvarları, kolonları ve statik özellikleri üzerinde ayrıntılı inceleme yapılıyor.

Ancak birçok durumda da binanın durumu veya bu incelemenin kesin güven vermesi gerekliliği, yapının ana taşıyıcı kolonlarından, kirişlerinden ve döşemelerden örnekler (karot) alınmasını gerektiriyor. Sonrasında, alınan karot laboratuvar ortamında çeşitli kriterler üzerinden direnç, basınç ve kalite ölçümlerine tabi tutuluyor.

Binaların taşıyıcı elemanlarında kullanılan demirlerin çap, adet ve aralık özellikleri ile nervürlü olup olmadıkları da röntgen cihazlarıyla belirleniyor.

Depreme dayanıklılık testi sonrasında yapının, bilgisayarda üç boyutlu simülasyonu hazırlanıyor ve deprem test raporu yazılıyor. Bu rapor, size binanızın depreme ne kadar dayanıklı olduğunu, hangi bölgelerinin hangi riskleri içerdiğini ve alınması gereken önlemleri gösteriyor.

***

Yaşadıkları binaya deprem dayanıklılık testi yaptırmak isteyenlerle istemeyenler arasındaki bir çatışma noktası da “karot” alınması. Kolonların zarar görme düşüncesi…

Peki karot aldırmak binaya zarar verir mi? Sorusu önemlidir!

Can güvenliği için yapılan bu işlemi meslektaşlarımız “Karot almak, bir tür patolojik parça almaya benzer.” diye tarif ederiz. “Ön belirtiler kanserse, hastadan biyopsi istenmesine benzetilebilir.” Yani ön belirtileri sorunlu olan bir binada “karot” almadan soru işaretleri yanıtlanamaz, yapının sağlamlığı garanti edilemez.

Ancak bunun tersini düşünen, yani binanın taşıyıcı sistemine hasar verdiğini söyleyen uzmanlarda var.

Son olarak şunu da belirtelim. Binanız yeni yönetmeliğe dört dörtlük uysa bile zemin özelliklerine uygun inşa edilmemiş ve hatalı/eksik denetim sonucu kullanılır hale gelebilmiş binalar da olabiliyor.

Dolayısıyla, binanızı test ettirirken bu parametreyi de göz önünde bulundurmalısınız.

Aklınızda bulunsun; tüm bu iş ve işlemleri yapabilmek için 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 4.maddesi doğrultusunda, 19. madde hükümleri çerçevesinde kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası gerekmektedir. Aksi halde bu yönde hiçbir işlem yapılamaz.

Artık böyle acıları bir daha yaşamamak için ders çıkarma, bilimin ışığında yeni bir sayfa açma vaktindeyiz! Başka çare yok!