MEMLEKET İSTERİM! köşe koy

Ne zamanki memleket üzerine canımızı sıkan gelişmeler olur içimde tarif edemediğim bir sızı gelir çöker yüreğimin orta yerine…

Böyle zamanlarda usta şair Cahit Sıtkı’nın “memleket isterim”adlı şiiri dilime pelesenk,ruhuma tercüman olur.

Bu hal, vatanı candan aziz bildiğimizden olsa gerek.

Elde değil…

Cumhuriyet dönemi edebiyatına damga vuran Cahit Sıtkı Tarancı'nın sade ve anlaşılabilir bir dil ile kafasındaki memleket hayalini kaleme döktüğü muhteşem bir şiiri sizde bilirsiniz.

Genelde şiirlerinden ölüm, umutsuzluk ve karamsar duyguları işleyen Cahit Sıtkı Tarancı, ne hikmetse "Memleket isterim “de umut ve huzur temasını işlemiştir.

Umudunu hiçbir zaman yitirmeyen şairin yaşadığı döneme ait gördüğü olumsuzluklara bir baş kaldırıdıraynı zamanda.

O nedenle şairler hislerini şiirle, yazarlar ise yaşadıklarını duygu süzgecinden geçirip kalemine mürekkep yaparak yazarlar…

Tarancı, aşağıda okuyacağınız  şiirinihangi duygu yoğunluğunda yazmış onu bilemeyiz ama bildiğimiz bir gerçek var ki bizde bugün “Memleket isterim” diyoruz.

***

Şair’ in özlem duyduğu memleket tanımınıiçeren şiirini hatırlayalım m?

 

Memleket isterim,

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

 

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

 

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikayet ölümden olsun.

 

Ne güzel yazmış usta şair.

İlkbahar mevsiminin ikinci ayı olan Nisan ayındayız.

Bahar tüm gerçekleriyle uzaklardan göz kırpıyor bu güzel memleketimize.

Her ne kadar soğuk ve kar yağışlı günler geçirsekte ağaçlar tomurcukta. Dalında ötüşen bülbüller ise baharı ve umudu müjdeliyor.

Bir yanda depremzedeler yaşama tutunmaya çalışırken diğer yanda ülkemiz 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere gidiyor.

Kırk günden az bir süre kaldı.

Bu kırk gün nasıl geçecek bilemiyoruz.

Şöyle ki liderler arasında yaşanan sert sözler,toplumsal fay hatlarımızda deprem etkisi yaratıyor.

Bu etki böyle bir yazı yazmamıza vesile oldu diyebiliriz.

En son İstanbul’da İyi Parti İstanbul İl Başkanlığı’na yapılan silahlı saldırı gelecek adına bizleri derinden endişelendiriyor.

Ünlü bir düşünürün dediği gibi “dili ile halledemeyenler eli ile hallederler”sözü ete kemiğe bürünüyor!

Neticede bir seçime gidiyoruz. Savaşa değil!

Ortamı daha ilk günden bu kadar germenin kime ne faydası var ki!

Memleket isteriz ama bu şekilde değil.

Yapmayın etmeyin!

Dağ gibi can yakıcı sorunlar karşımızda dururken neyle uğraşıyoruz!

Siyasi kamplaşma ve kutuplaşma,şiddet dili yurdun bir köşesinde şiddete dönüşebiliyor.

Meseleleri melisa,papatya çayı üzerinden geçiştiremeyiz.

Biz meydanlarda böyle konuşmaları hiç hak etmiyoruz. Bakkal Ahmet amcanın,kiracı ŞerifBeyin,Sanayici Murat Beyin sorunu böyle davranarak çözülmüyor!

İşte içinde bulunduğumuz bu karmaşık yapı bize “memleket isterim” şiirini bir kez daha hatırlattı.

Çok şey istemiyoruz.

Depremde yıkılmayan evler istiyoruz,

Hak, hukuk, adalet istiyoruz,

Meydanlarda ayrıştırıcı dil istemiyoruz,

Kadın cinayetleri olmasın istiyoruz,

1+1 Evin kirası 5000 TL olmasın istiyoruz,

Başarılı gençlerin hayali yurt dışına gitmek olmasın istiyoruz,

Çocuklar mutlu yuvalarda büyüsün istiyoruz,

İsteyen istediğini alabilecek bir gelire sahip olsun istiyoruz,

Ne diyordu Cahit Sıtkı şiirinde “Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun”

Evet…

Böyle bir memlekette yaşamayı samimi dileklerimizleistiyoruz.

Neden mi istiyoruz?Elin yabancısı gelip benim ülkemde 5 günlük maaşıyla krallar gibi tatil yapıp ülkesine dönüyor da sen ben bunu yapamıyoruz.

Bize hayal olan yabancıya gerçek oluyor bu memlekette!

Böyle bir yaşamı bizim insanımız neden yakalayamıyor?

Allah aşkına neyi eksik!
Bir sorun var galiba değil mi?
Aslında hiç kimse sorumlu aramamalı!
Sorumlu kendimiz desek!
Hiç kimsede kızmamalı!

Şiirdeki gibi bir memleketi,hemde bu seçim öncesinde bizlere kimler verebilecek diye bir çabamız, araştırmamız, soruşturmamız var mı acaba?

Yoksa böyle gelmiş böyle gider deyip boşuna “memleket isterim” demeyelim!