Yazmak

Bir gün Beykoz sahilde bir parkta oturmuş defterime bir şeyler karalıyordum. Güneş ışınları yaprakların arasından süzülerek yüzüme vuruyordu. Kuşlar cıvıldaşıyor, insanlar gelip geçiyordu. Huzurlu bir ortamda kendimi kelimelerin akışına bırakmıştım.

Yazdıklarımın ne olduğunu bilmiyordum. Sadece yazıyordum. Düşüncelerimi, duygularımı, hayallerimi kâğıda döküyordum. Yazmak benim için bir çıkış kapısıydı. İçimdeki karmaşayı, sıkıntıyı ve mutluluğu dışa vurmanın bir yolu. Kelimeler benim sesim ve benim hikayemdi.

“Bazen devrilmiş bir ağaç gibi,

Yıkılmış bir harabe gibi,

Bazen de sulara kapılmış bir tekne,

Rüzgara yakalanmış bir uçurtma gibi,

Sadece yazmak istiyordum…”

O gün parkta oturup yazarken kendimi daha iyi hissetmiştim. İçimdeki yük hafiflemişti. Yazmak bana huzur ve dinginlik getirmişti. O günden sonra yazmayı bırakmadım. Her gün biraz zaman ayırıp kendimi kelimelerin dünyasına bırakıyordum. Yazmak benim için bir yaşam tarzı haline geldi.

Yazmak benim için bir tutku ve bir aşktı. Kelimeler benim en yakın dostlarım. Onlarla konuşur, onlarla ağlarım, onlarla gülerim. Yazmak benim ruhumun sesi…

Eğer siz de yazmayı seviyorsanız sizi bu dünyaya davet ediyorum. Kelimelerin büyüsünü keşfedin ve kendi sesinizi bulun. Yazın, yazın ve yine yazın, korkmadan yazın…

Burhan GÜL

Yüksek Makine Mühendisi