Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali ERBAŞ hocamız geçtiğimiz cuma günü küçük bir cemaatle kıldığı cuma namazı hutbesinde, Lut Kavmi'nin helak olmasıyla ilgili ayet okuyunca kızılca kıyamet koptu. (Araf 80- 81. Ayetleri)
Kimine göre bu hutbe yersiz ve zamansız.
Kimine göre gündem değiştirmek için yapıldı, diyorlar.
Hani rahmetli Özal'ın yaptığı gibi. Rahmetli bir konu ortaya atar yurt dışına geziye giderdi. Artık burada millet ne yaparsa yapsın.
Diyanet reisinin eleştirildiği nokta sadece bu değil onlara göre. Toki'nin sosyal riski azaltmak için banka kredisine cevaz vermesi bir.
Zinanın serbest olmasıyla alakalı konuşmaması iki.
Her yere mantar gibi cami ve mescitlerin yapılması üç.
Diyanet vakfında yolsuzluk iddalarına ses çıkarmaması dört.
Öğrenci yurtları konuları beş.
Vs vs.
Bu eleştirileri yapanlar, bazı siyasi partilerin yelpazesinde olanlar ve sivil toplum örgütleri.
Hükümet , diyanet resi, din işleri yüksek kurulu ve yetkili organların yanında sosyal basın başta olmak üzere sivil tomlum örgütleri de olaya müdahil olarak gerekli açıklamalarda bulunarak diyanet reisine desteklerini bildirdiler.
Ee bu konu burada biter mi? Hayır bitmez.
Peki başkanın Lut Kavmiyle ilgli söyledikleri doğru mu? Tabiki doğru. Başkan demek ki bu konunun ehemmiyetine dikkat çekmek istemiş.
Lut Kavmi'nin helak olması, küçük bir azınlığın yaptığı ahlaksızlığa ses çıkarmayan büyük bir topluluğunda yok etmiştir. Yani bizlerde ahlaksızlığa karşı çıkmazsak sonumuz hüsran demektir.
Artı bu tür olayların kaynağı olarak gösterilen İstanbul Sözleşmesi'ndeki maddeler tekrar gözden geçirilmelidir.
Haksızlık karşısında susan dile, bir yanlışlık karşısında aman banane diyene, devlet malını korumayan zihniyete, kul hakkını tanımayan zevatların tutumuna bakalım kim tepki verecek.
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın, evde kalın.