30 Ekim Cuma günü İzmir’imizde Seferihisar açıklarında 6,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Yaşanan depremde 114 kardeşimiz hayatını kaybetti 1035 kardeşimiz de yaralandı. Bu elim hadisede hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine, sevdiklerine ve tüm halkımıza sabır niyaz ediyorum. Rabbim, yaralılarımıza şifalar ihsan eylesin. Memleketimizi ve milletimizi bu tür afetlerden muhafaza eylesin.
Kâinatın düzeni ve işleyişi “Sünnetullah” denilen ilâhî kanunlara göre cereyan eder. Yağmurun yağması, ateşin yakması, suyun söndürmesi, depremin oluşması bir Sünnetullahtır. Deprem de ilâhî kurallara uygun biçimde meydana gelir. İnsanoğlunun depreme engel olması, depremin zamanını değiştirmesi ve şiddetine müdahale etmesi mümkün değildir. Fakat depremde zarar görmemek veya zararı en aza indirmek için çeşitli önlemler alınabilir. Zira deprem, sel, yangın gibi doğal afetler karşısında can ve mal kaybının en aza indirilmesi için gerekli tedbirleri almak en önemli görevlerimizdendir.
Dünya bir imtihan meydanıdır. Müminin imtihan dünyasında maddi ve manevi farklı sıkıntılarla karşılaşması mukadderdir. Çünkü bu dünya, adı üstünde, “imtihan dünyası”dır. İnsanoğlu hayatında varlıkla-yoklukla, sağlıkla-hastalıkla, istediği-istemediği şeylerle karşılaşabilir. Cenab-ı Hak, insanı bazen elindekileri alarak bazen de fazlasıyla nimet vererek imtihan eder. Yüce Rabb'imiz Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele”.(2.155)
Tedbir kuldan takdir Allah’tandır. Afetlere karşı sorumluluğumuzun bilincinde olarak her türlü tedbirimizi aldıktan sonra tevekküle rabbimize sığınmalıyız. Mümin aklını, bilgisini ve tecrübesini kullanarak tedbirini almalıdır. Mümin nimete şükür, mihnete sabır göstererek ilâhî imtihanı kazanır. Peygamberimiz (s.a.s), müminin bu halini şöyle anlatır: “Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum sadece mümine hastır. Bir nimetle karşılaştığında şükreder; bu onun için hayır olur. Bir musibetle karşılaştığında ise sabreder; bu da onun için hayır olur.” Müslim zühd 64
Tabiatın dengelerine ve yaşadığımız bölgenin gerçeklerine uygun, yerleşim alanları oluşturmalı ve binalarımızı sapasağlam yapmalıyız. Beş kuruş fazla kâr etmek için fazla kat atarak, malzemeden çalarak, kötü malzeme kullanarak, kolonları keserek felaketlere sebep olmamalıyız. Müteahhit kontrolcü, denetleyici, mal sahibi herkes görevini hakkıyla yapmalı, sorumluluğunun gereğiyle hareket etmelidir. Tedbir ve tevekküllümüzle birlikte ölüme de hazır olmalıyız. Kısaca imtihan olduğumuz şu fani dünyada felaket ve musibetlere karşı tedbirimizi almalı, dua ve tevekkülle rabbimize teslim olmalı ve ansızın gelebilecek ölüme her an hazır olmalıyız.
Bir soru Bir cevap
Soru: “Allah böyle yazmış, ben ne yapayım?” demek doğru mudur?
Cevap: Kader ve kazâya inanmak iman esaslarındandır. Ancak insanlar kaderi bahane ederek kendilerini sorumluluktan kurtaramazlar. Bir insanın, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, ben ne yapayım?” diyerek günah işlemesi uygun olmayacağı gibi, günah işledikten sonra da kaderi bahane ederek kendisini suçsuz sayması da doğru olmaz. İnsan, Allah’ın sorumluluk yüklediği alanda özgür bırakıldığı için inancından ve yapıp ettiklerinden hesaba çekilecektir.
Dursun BOZ
Kelkit İlçe Müftüsü