Genç bir dervişin yolu çöle düşmüştür. Güneşin altında yürürken sitem etmeye başlamıştır.Tam o an da bir ses duymaya başlamıştır. Arkasına dönerek bakmaya başladığı an da bir de ne görsün?Kendisine doğru hızla koşarak yaklaşan bir aslanı görmüştür. Bunu görünce korkmaya başlar ve heyecanlanır. Olduğu yerden koşmaya başlamıştır. Yakında bir kuyuyu görünce oraya yönelir ve ağaca bağlı ipe tutunarak kuyunun içine doğru inmeye başlamıştır. Kuyunun dibine doğru yaklaştıkça içine bir tedirginlik düşer.Bakar ki aşağıda yılan ve akreplerle dolu olduğunu görmüştür.Genç derviş düşünmeye başlar. Yukarı çıksam aslan var beni yer,aşağıya insem yıkan, akrep var beni ısırır ve zehirlenerek ölürüm. Ne yapacağım derken bir de ne görsün? Sarı ve siyah renkte iki fare gelip ipi kemirmeye başlamıştır. Derviş öyle zor durumda kalmış ki ne yapacağını bilememiştir. Ağaca bağlı ipte sallanırken ağacın dalında yer alan bal kovanından dervişin başına ağaçtan bal damlar. İrkilir bir anda elini uzatır bakar bal galiba der ve elini ağzına götürür. Anlamıştır ki gerçekten bal ve tadı damağında kalıverirmiştir. Tam yutkunurken uyanmıştır...
Gördüklerinin rüya olduğunu anlar anlamaz derin bir nefes almıştır. Rüyasının ne alma geldiğini öğrenmek için koşturarak bir evliyanın yanına gitmiştir. Sırayla anlatmaya başlamış rüyasını ve sonrasında rüyamın yorumu nedir diye eklemiş rüyasına. Evliya gülmeye başlamıştır ve söyler ki: ”Anlamadım mı gördüklerini?”
Peşinden seni kovalayan aslan ölüm meleği olan Azrail’dir.
Kuyunun içinde aşağıda seni bekleyen akrep ve yılanlar seni kabir hayatında bekleyenlerdir. Yani senin mezarındır.
Sarıldığın ipi kemiren fareler biri gündüz, biri gecedir. Ömrünü kemirirler.
Genç derviş dayanamaz ve sorar:“Peki ya o bal nedir?”
Evliya: “Dünyanın geçici lezzetidir. Ölümün ardından gelecek bir hesap günü olduğunu unutturur...”
Makine Yüksek Mühendisi
Burhan GÜL