“Biz büyüdük ve kirlendi dünya.”
İnsanoğlu büyüdü, gelişti. Doğayı ve diğer varlıkları kendi yaşantısını destekler biçimde kontrol altında tutmaya başladı. Daha kolay, daha sağlıklı yaşama yolları geliştirdi. Bütün bu gelişmeler ancak akıl sahibi bir varlıktan beklenebilirdi. Bu gelişmeler neticesinde son zamanlarda dijital kirlilik olarak literatüre giren yeni kirlenmişliklerden bahsedilir oldu. Bu yeni kavram; genel olarak enerji kullanımını, çevre sorunlarını ve insanın fiziksel sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu etkiler dışında insan ruhu üzerindeki etkisi de tartışmaya açık bir konudur.
Şu an içinde yaşanılan asırda iletişim ve bilgiye ulaşım kolaylığı azımsanamaz büyüklüktedir. İnsanoğlunun dünyadaki varlığından itibaren herhalde bu kadar kolay iletişimin ve bilgi akışının olduğu bir dönem yaşanmamıştır. Bütün bu hızlı gelişmelere rağmen muhtemelen ileride hepsinin “demode teknolojiler” olarak adlandırılacak olması da söz konusudur. İnsan hayatına kattığı olumlu yanlarının dışında olumsuzlukların da üzerinde durup düşünülmesi gerekir.
Yoğun bir bilgi kirliliğinin olduğu, büyük küçük herkesin doğru ya da yanlış her türlü bilgiye kolayca ulaştığı ve edindiği bilginin en doğrusu olduğuna inandığı bir devir yaşanılır oldu. Aklın ve düşünmenin daha az kullanımını ve üretimi azaltan hazır bilgi erişimini Kral Thamus hikeyesi ile örneklendirmek mümkündür. Neil Postman’ın Teknopoli kitabındaki aktarımına göre; Platon’un Phaedrus adlı eserinde bahsettiği hikâyede Kral Thamus bir gün sayılar, hesaplamalar, geometri, astronomi ve yazı gibi birçok şeyin mucidi olan Tanrı Theut’u misafir eder. İcatlarla ilgili görüş alışverişinde bulunurlar. Kral Thamus anlatılan icatlarla ilgili çeşitli yorumlar yapar; sıra yazıya geldiğinde ise ikili arasında, bir diyalog geçer: Tanrı Theut: ‘Sayın kralım der, bilgeliğin ve hafızanın reçetesini buldum, bu; Mısırlıların bilgeliğini ve hafızasını geliştirecek bir başarıdır.’
Her teknik buluşun hayatı kolaylaştırmanın yanında bazı olumsuz sonuçlar verileceğine dair çekinceleri olan Kral Thamus ise şöyle cevap verir: ‘Ey mucitlerin piri, icat yapmak ayrı şey, icadın onu kullananlara fayda mı yoksa zarar mı getireceğini kestirmek ayrı şey. Harflerin babası olan sen sevgi dolayısıyla onlardan verecekleri neticenin tam aksini bekliyorsun. Yazıyı kullanmaya başlayanlar hafızlarını kullanmaktan vazgeçecekler ve unutkan olacaklar. Bir şeyleri hatırlamak için iç kaynaklarını kullanmak yerine harici bir takım işaretlere bel bağlayacaklar. Sen hafıza için değil, hatırlama için bir reçete keşfettin. Bilgeliğe gelince, öğrencilerin, hakikati olmayan bilgelikleri sayesinde şöhrete ulaşacaklar fakat aslında bir yol göstericiden yoksun öğrencilerin sadece malumat sahibi olacaklar. Sonuçta belki bilgili sayılacaklar ama birçok şeyin cahili olacaklar. Gerçek birer bilge olmak yerine bilgileğin gururuyla yetinen bu insanlar toplum içinde birer yük haline gelecekler.’ Kral Thamus’un sözleri sanki bugünkü bilgi yoğunluğunda kalmış, malumat sahibi, yeni nesil insanoğlunu anlatır gibidir. Bireysel ya da toplumsal hayatına dâhil olan yeni dijital nesneleri sorgulamadan, sonuna kadar kullanan ve hayatın rutin akışı zannedip teslim olan yeni nesil.
İlk bakışta bu bilgi akışı kolay ve hızlı öğrenme gibi görünebilir. Ancak kalıcı bilginin davranışa dönüşmesi ile olabileceği gerçeğinden yola çıkarak; bir tık uzaktaki her türlü bilginin insan hayatını ne derece değiştirmiş olabileceği, ya da en doğrusunun hangisi olabileceği konusu tartışmalıdır. Neticede değer ve inançların, düşünceler ve toplumsal hayatın, ilişki biçimlerinin hızla değiştiği gerçeği yadsınamaz.
Sonuç olarak dijital araçlar kullanılırken insanın hem ruh hem bedensel hem de ahlaki sağlığının korunması ve enerji savurganlığının önlenmesi için farkındalıkların eğitim yoluyla artırılması şarttır. Aynı zamanda kâr için dünyayı ve insanlığı kirleten, ürün ve bilgi tüketimini körükleyen dijital kapitalist sistemin hem üretici hem de tüketici açısından; daha kontrollü ve daha yoğun vergilendirilmesi yaklaşımı çözüm olabilir.
Ayşe PARMAKSIZ