Bu yazıda Platon’un ünlü mağara alegorisi ile günümüzün dijital bağımlılık sorunları arasında paralelliklerin keşfine çıkılacaktır. Dünyanın en meşhur hikayelerinden birisi olan Platon'un mağara alegorisini bilmeyen, okumayan yoktur. Alegori dünyanın pek çok yerinde anlatılmakta ve üzerinde farklı açılardan tartışılmaktadır. Tekrar hatırlanacak olursa "Devlet" adlı eserinde geçen ve "Mağara alegorisi" olarak bilinen bölüm, insanların gerçeklik hakkındaki algılarını sorgulamaktadır. İnsanların bir mağarada zincirlenmiş olduğunu ve arkalarındaki yüksek ateşin ışığında duvarlara yansıyan gölgeleri gördüklerini anlatır. Bu gölgeler, gerçek dünyanın yansımalarıdır ve mağaradaki insanlar bu gölgeleri gerçeklik olarak algılarlar (Platon, 2016. s.276-277). Gerçekliğin idealar olduğunu, bir sahne gibi olan mağara yaşantısının gerçeğin bir yansıması olduğunu ifade eden Platon şüphesiz son yüzyılda yaşanan dijital dünyayı görseydi, yansımanın yansımasından bahsedecekti.
Son yarım yüzyılda teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte, dijital dünya insan yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. İnsanlar akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve diğer dijital cihazlar aracılığıyla sanal dünyaya bağlanmış durumdadır. Sosyal medya platformları, oyunlar ve diğer çevrimiçi içerikler, gerçek dünyanın yerini almaya başladı. Bu dijital bağımlılık, zaman zaman insanların gerçeklik algılarını etkileyerek onları Platon’un söylemindeki gibi sanal dünyanın gölgelerine hapsetmektedir. Mağara alegorisindeki insanların zincirlerle bağlı oldukları sadece gölgeleri görebildikleri gibi dijital dünya içinde olan insanlarda sürekli olarak ekranlara bağlı oldukları için sadece sanal dünyanın yansımalarını deneyimlemektedirler. Fransız filozof Jean Baudrillard'ın bakışına göre de artık gerçeklik ortadan kalkmış, yerini kendini gerçekmiş gibi gösteren yeni sanal bir dünya, yeni bir gerçeklik almıştır (Gültekin, Tokdil, 2017 s.287).
Platon’un mağara alegorisi ve dijital bağımlılık arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. İkisi de insanların gerçeklik algısını sorgular ve sanal dünyanın tuzaklarına düşme tehlikesine işaret eder. Ancak, Platon'un alegorisi bize insan ruhunun özgürlüğüne olan doğal arzusunu hatırlatırken, dijital bağımlılık çağında bu özgürlüğü yeniden kazanma umuduna da yol gösterir. Platon'un alegorisindeki kurtarıcı figür, mağaradan kurtulan bir bireydir. Bu birey, gerçekliği keşfettikten sonra diğerlerini de özgürleştirmek için geri döner. Teknolojinin sunduğu imkanlardan ve kolay yaşamdan faydalanan insanlık, gerçek dünyanın ve insan ilişkilerinin değerini korumaya ve dijital mağaralardan kurtulmaya çaba sarf etmelidir.
Olaya bir de sosyolojik açıdan bakılırsa her yaşantı bir mağaradır aslında. Yaşadığı hayatı anlamlı bulan ve başka hayatların varlığından haberi olmayan her insan kendi mağarasında gibidir. İster en modern, ister en sıradan olsun, herkesin mağarası kendine güzeldir. Eğer başka türlü yaşamanın yolunu bilmiyorsa, o yaşantıda mutludur. Ta ki biri çıkıp onun yaşamını eleştirene kadar. Tıpkı mağaranın duvarına yansıyan gölgelerin, kişinin yaşadığı toplumda doğrular olarak kabul edilmesi, zincirini kıran bireyin ise başka bir yaşamın peşine düşen sorgulayan insanı temsil etmesi gibi.
Sonuç olarak hem mağarada zincirlenmiş hem de dijital zincire bağlanmış olanlar, gerçekliğin ötesinde bir dünyaya erişimleri olduğunun farkındalığını kaybetmektedirler. Bu ortamın renkli, ışıklı al bensine kendini kaptırmış insanların, özellikle çocuklar ve gençlerin gerçek yaşama dönmeleri için zenginleştirilmiş eğitim etkinlikleri kaçınılmazdır. Ya da zamanla tıpkı “yeşilay” gibi bu tür bağımlılıklarla savaşacak sivil toplum kuruluşları, cemiyetler kurulması faydalı olacaktır. Gerçek dünyanın değerini yeniden keşfettiren, başkalarına da rehberlik edebilen eğitim oluşumlarına ihtiyaç olacak gibi görünüyor.
Yararlanılan kaynaklar
Gültekin, T., Tokdil, E. (2017). Gerçeklik Ve Sanı Yaklaşımı Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme: Denemeler Sergi Örneği (FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2017 Bahar, sayı: 23, s. 277-290
Platon, (2016). Devlet. Çeviri: Sedat Demir. Ataç Yayınları. İstanbul
Dr. Ayşe PARMAKSIZ