Son yıllarda ruhsal sağlık açısından insanların anı doğru yaşaması ile ilgili “anda kal” popüler söylemi sosyal medyada, televizyonlarda ve kitaplarda sık sık karşımıza çıkmaktadır. Peki bunu yapmak neden önemlidir?
Açıklamalara göre bu kavramın genel anlamı şudur: O ana kadar birikmiş yaşam tecrübelerini çok fazla dikkate almadan, sadece anın yaşantıları ile düşünebilmek, sağlıklı düşünceler geliştirebilmenin yollarından biridir. Bu yaklaşım sağlık açısından önemli görünmektedir. Böylece gelecekle ilgili endişeler veya geçmişle ilgili pişmanlıklarla dikkatin dağılması engellenerek, yaşanılan o anda olanların tamamen farkında olunur.
Genel olarak, anda olma; zihinsel ve duygusal sağlık için ve şimdiki anın farkındalığının önemini vurgulamaktadır. Bu beceriyi geliştirerek stres ve kaygı azaltılabilir. Anın içinde olmak; dikkat, hafıza ve karar verme gibi bilişsel yetenekleri geliştirebilir. Yapılan çalışmalara daha iyi odaklanıp dikkat dağıtıcı şeyler filtrelenebilir ve konsantrasyon gerektiren görevlerde performans artırılabilir.
Bu yeteneği kazanıp hayat pratiği haline getirmenin birçok yolu vardır. En önemlilerinden biri her gün minnettarlık egzersizleri yapmaktır. İnsanoğlunun kaybetme tehlikesiyle karşılaşmadan birçok şeyin önemini fark edememe özelliği vardır. Sahip olunan şeylere minnettar olarak şimdiki zamanda daha fazla yaşamak mümkündür. Güneş ışığı, sevilenler, başın üstündeki çatı, sağlık ve diğer bütün sahip olunanlar gibi…
Eğer bu durum bir yaşam becerisi ise öğrenilebilir mi? Olaya eğitim-öğretim noktasından bakılırsa ilk olarak gençlerin eğitim ortamında ne kadar o anı yaşayabildikleri ile ilgili yöntemler geliştirmek ve böyle bir bakış açısını kazandırma ile ilgili çalışmalar yapmak gerekecektir. Eğitim ortamlarında öğrencilerin bu yeteneğini geliştirebilmeleri ve eğitim anında orada kalabilmeleri için neler yapılabilir? Beklenmedik bir durum ortaya çıktığında o anda doğru hareket edebilme, doğaçlama olarak yapılan hayat becerilerini geliştirecek çalışmalar, yaratıcı taraflarını geliştirecek etkinlikler yapmak sadece birkaç örnek olabilir. Öğrenme anında bireye öğrenemezse kalır, sınavlarda başarısız olur kaygısı taşımadan öğrenme ortamlarının yaratılması verimli öğrenmeye katkı sağlayacaktır.
Burada işin temeli nefesi boşa harcamamak olsa gerek. Bu bakışı en iyi tasavvuf öğretisinde görürüz. Mevlâna “Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım.” derken insanın içinde bulunduğu anın farkında olması ve her nefesin şükrünü veya özrünü fark edebilmesi gerektirdiğini öğütler.
Her ne kadar insanın ruh sağlığı için faydalı görünse de bu bakış açısına eleştirel yaklaşıp, sorgulamak da gerekebilir. Sadece o anda yaşanılan hislerin üzerinde düşünmek geçmiş ve gelecekle ilgili düşünceleri görmezlikten gelmek ne kadar doğru olabilir? Çünkü insanoğlu geçmiş yaşantılarından tecrübeler edinerek öğrenen ve gelecekle ilgili planlar yapabilen bir varlıktır.
Sonuç olarak ana odaklanmak önemlidir. Ancak sürekli anda kalmanın gerekliliğini düşündürecek kaygı, korku halinde yaşamak ise anda ölmeye neden olacak sağlıksız bir durum gibi görünüyor. Bunun yerine, şimdide olmak ile gelecek için plan yapmak ve geçmişi anımsayıp ders çıkarmak arasında bir dengede durmak en mantıklısı.
Ayşe PARMAKSIZ