Herkesin hayatı farklı zorluklarla devam etmektedir. İnsan, yaşadığı zorlukların diğer insanlara kolay geldiğini ve sadece kendisinin bu zorluklarla mücadele ettiğini düşünür. Bu sebeple başkalarına karşı gizli bir öfkeye ve hayata dair sonsuz kedere, umutsuzluğa ve dargınlığa kapılabilir. İnsanoğlu zaman zaman karşılaştığı zorluklar karşısında ruhsal bunalımlar yaşayarak “Bunlar sadece benim başıma geliyor.”, “Her şey beni buluyor.” şeklinde veryansın ederek; kendisiyle, başkalarıyla ya da Tanrı’yla diyaloğunda manevi sorunlar yaşayabilir. Böyle durumlarda çoğunlukla hayatındaki iyi giden şeyleri göremez olurlar.
Bu tür duygularla mücadele etmenin sadece iki yolu vardır. Ya kişi kendi hayatında gördüğü tüm olumsuzluklar üzerinde düşünüp mutsuzluğu seçecek ya da iyi yanları görerek mutluluğu seçecektir. İnsanın hayatındaki olumlu yanları görerek mutlu bir şekilde yaşaması için “şükür gözlüğünü” takması gerekir. Hayatın verdiği tüm olumsuzluklar görülse bile bunların geçeceğini düşünüp sabırla karşılamak yani şükür gözlüğünü takabilmek herkes için kolay olmayabilir. Şükür konusu sadece verilen nimetlere teşekkür etmek anlamına gelmemektedir. Şükretmenin özünde; bilme, farkına varma ve takdir etme vardır. Şükür; yaşama, düzene, verilenlere minnettar olmak ve sahip olunanları fark etmektir.
İnsanlar hayatlarındaki olumlu durumlara genellikle çabuk alışırlar ve bu olumlu durumlar bir süre sonra mutluluk etkisini kaybeder. İşte tam bu noktada şükür mekanizması ile mutluluğun devamı sağlanabilir. Yaşamdaki bu olumlu şeylerin görülmeye devam etmesi ancak hayata bu gözlükle bakmak ile olur.
Hangi dini anlayışta olursa olsun şükürle bakılan hayatta Tanrıya güven pekiştirilirken kişinin kendi zenginliğini fark etmesi ve gücüne inanmasının artması ile mutluluk da artacaktır. Mevlana’nın “Ayak kırıldı mı Allah kanat ihsan eder.” sözü bu noktada anlamlıdır. Bir başkasında var olan onda olmasa bile şükür gözlüğünü takan insan; kendisinin sahip olduğu ancak farkına varamadığı güzelliklerin farkına varacaktır. Hayatına anlam veren etkenlere olumlu bir farkındalık yaratacak ve şükretme bilinci ile iyi oluş, memnuniyet ve mutluluk beraberinde gelecektir.
Stoacı felsefenin etkilerini taşıyan “Kendime Düşünceler” adlı yapıtında ünlü filozof Kral Marcus Aurelius; “Mutlu bir yaşam için çok az şey gerekir. Hepsi de içinizde, düşünme şeklinizde gizlidir.” diyerek aslında mutluluğun mülkiyete sahip olmak ile değil, hayata bakış açısıyla geliştiğine vurgu yapar. Aslında şükür, hayatın çok da uzun olmadığının farkına varıp sağlık, aile, dostluklar ve sevgiye sahip olmakla yetinebilmektir. Sonu olmayan istekler havuzunda boğulmaktan ve başkasının sahip olduklarına imrenip mutsuz olmaktan koruyucu bir kalkan gibidir. Sıradan ve normal görünen, unutulmuş her şeyi yeni bir gözle yeniden görebilmek ve takdir edebilmek insanların ruh sağlığına iyi gelecektir.
Bugünlerde en basit zorluklarda antidepresanlara sarılan modern insanın kusuru bardağın boş tarafına odaklanmasıdır. Hayatta güzel şeyler kadar kötü şeylerin de yer aldığını ancak bunlarla olgunlaşıp güçlenebileceğini fark edip direnç gösterenler, zamanla şükretmeyi alışkanlık haline getirebilirler. Bu alışkanlığı geliştirmek için en iyi uygulamalı süreç; şükredilecek şeylerin listesi oluşturmaktır. Günümüzde kişisel gelişim ve mutlu bir yaşamı yakalamakla ilgili o kadar fazla kitap var ki; hangisinin faydası olur, hangisi en doğrudur sorusunu cevaplamak mümkün değildir. Herkesin kendine göre geliştirdiği iyi yaşam yöntemleri mevcuttur ancak herkes için geçerli olan ortak çözüm şükredebilme duygusunu yakalayabilmektir.
Şükür gözlüğümüzü takalım, yaşamın güzelliklerine bakalım.
Ayşe PARMAKSIZ