Eğitim, bireyin ve toplumun geleceğini şekillendiren önemli bir etkendir. Tarih boyunca uygulandığı toplumun beklentilerine ve evrensel gelişmelere göre değişimlere uğramıştır. Bu değişimlerden biri de eğitim ve öğretime dair kullanılan terimlerdir. Örneğin maarif yerine eğitim, tedris yerine öğretim, muallim yerine öğretmen kavramlarının kullanılır olması bilinen bazı örneklerdir. Türk tarihi açısından olaya bakarsak, bu değişimler dilde sadeleşme çabaları ve Cumhuriyet dönemi reformlarının en doğal sonucudur. Türkçeyi ve Türkçe kelimeleri daha aktif kullanılır hale getirme amacı taşır.
Bu noktada değişime uğrayan terimlerden biri de talebe kelimesidir. Eski ve yeni söylemiyle talebe ve öğrenci terimlerinin her ikisi de öğrenen bireyleri tanımlar. Bilgiye ulaşma ve öğrenme sürecini ifade etse de, kökenleri ve kullanım alanları bakımından farklılık gösterirler. Talebe kelimesi öğrenci anlamına gelir ve Arapçadan geçmiştir. Taleb kökünden türemiştir. Taleb, "istemek", "talep etmek" anlamlarını taşır. Talebe, bilgiye olan aktif talebi ve geleneksel eğitim ortamlarını vurgularken, Türkçe kelime olan öğrenci ise daha modern eğitim süreçlerini ifade eder ve verilen bilgiyi öğrenen konumundaki bireydir. Ne zaman ve nerede kullanıldığından daha çok kelimenin anlam itibari ile içeriği bu yazının konusu olacaktır. Talebe ve öğrenci terimlerinin anlam ve kullanımındaki farkları bilmek, eğitim ve öğrenme süreçlerini daha iyi anlamamıza yardım edebilir.
Eğitim bağlamında talebe kelimesi bilgiye ulaşmak için sürekli olarak arayış içinde olan, talip olan, öğrenmeye istekli bireyleri ifade edecektir. Bu durumda günümüz öğrencilerinin ne kadar öğrenmeyi isteyen ve talebeden birey olarak yetiştirildikleri üzerinde düşünmek gerekli olabilir. Günümüzün eğitim sisteminde talep etme, bireylerin öğrenme süreçlerinde aktif rol almalarını ifade edecektir. Bu durum meraklarını gidermek, bilgi eksikliklerini tamamlamak ve akademik hedeflerine ulaşmak için düşünmek, sorular sormak, bilgi talep etmek anlamına gelir. Talep etme süreci öğrencilere kendi öğrenme süreçlerini kontrol etme ve ve düzenleme becerilerini geliştirme fırsatı sunacaktır. Merak, öğrenmenin temel itici güçlerinden biridir. Öğrencilerin meraklarını gidermek için aktif olarak bilgi talep etmeleri ve bu bilgiye ulaşmanın doğru yollarını bilmeleri önemlidir. Ancak bireylerin sadece sınav kaygısı ile öğrenme talebinde bulunmaları geçici öğrenmeler olacaktır.
Sonuç olarak öğrencilerin aktif olarak soru sorması ve bilgi talep etmesi, öğretmenlerin öğrenci ihtiyaçlarını daha iyi anlamalarına ve daha uygun geri bildirimler sağlamalarına yardımcı olur. Öğrenme merakı kritik düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirmelerine, öğretmenleriyle daha etkili bir iletişim kurmalarına ve özgüvenlerini artırmalarına yardımcı olur. Bu yaklaşım sınıf içi iletişimi ve öğrenme ortamını olumlu yönde etkileyecektir. Bu noktada bireye doğru soru sorabilme ve kendi öğrenme sorumluluğunu üstlenebilme becerisi kazandırılabilir. Ancak burada hassas olan konu, bilgi talebi özgürlüğünün nasıl ve ne zaman kullanılacağıdır. Bireylerin eğitim-öğretimi aksatmayacak, diğerlerinin özgürlüğünü kısıtlamayacak şekilde, saygı çerçevesinde bilgi talebinde bulunması gerektiği öğretilmelidir.
Dr. Ayşe PARMAKSIZ