‘Kelkit’te sanat adına hiçbir şey yapılmıyor’ desem bana itiraz edecek birileri çıkar mı diye endişe bile etmem. Çünkü Kelkit’te sanat adına hiçbir şey yapılmıyor…
Geçim savaşı bunun bir numaralı sebebi de değil hani. Zira sanatın beslendiği ana damarlardan biridir yokluk ve yoksulluk. Bolşevik Rusya’nın sanata ambargo koyduğu yıllarda ‘yiyecek ekmeğe muhtaçtılar’ deyimi yerindeyse. Orta çağ Avrupası yokluk, yoksulluk ve salgın hastalıkların gölgesinde üretti en başarılı çalışmalarını. O döneme ait yazılmış eserlerin çoğunda sefalet, savaşlar, hastalıklar, kaos ve anarşiyi görmeniz mümkündür. Ama üretim hiç durmamış.
Biz de de durum çok farklı değil aslında. Edebiyatımızın en değerli eserleri baskının ve zorluğun limitin üzerine çıktığı dönemlerde kaleme alınmış. Her şeyin tükendiği anlarda bile sanat nehrimiz çağlamaya ve ulaştığı bölgelere hayat taşımaya devam etmiş. Karınlar aç ama ruhlar tokmuş.
Günümüzde durum içler acısı bir halde. Fatih’in İstanbul’un surlarından ziyade, İstanbulluların gönül duvarlarını yıktığını okuttular hepimize. Daha ilk icraatlarından birinin çağının en büyük bilim ve sanat adamlarını şehre davet etmesi olduğunu okuttular hepimize. Geriye doğru ve ileriye doğru hangi büyük medeniyeti incelerseniz inceleyin, ayakta kalmalarını ve ölümsüz olmalarını daima sanata ve sanatçıya verdikleri önem belirlemiştir. Diğer yandan ambarları ve hazineleri ağzı ağız dolu olan birçok medeniyet tarihte iz bırakmadan yok olup gitmiştir.
Gümüşhane edebiyatı hiç de azımsanmayacak kadar büyük bir üne sahiptir aslında. Birbirinden değerli birçok üstadımız bu topraklarda yetişmiş, bu toprakların sesi olmuşlardır. Hüseyin Nihal Atsız, Nurettin Özdemir, Dilaver Cebeci, Vasfi Mahir Kocatürk ve daha birbirinden değerli sanat insanı hem milli hem de yerel edebiyatımızı kalemleri ile süslemiş ve bin yıllardır süregelen kültür ağacımızın birer dalı ve yaprağı olmuşlardır.
Ona rağmen gelinen noktada eskiye göre oldukça kötü durumdayız. Sanatın üretilmesi teşvik edilmeli. Sanatçının yetiştirilmesinde ön ayak olunmalı. Sanat hayati ihtiyaçlarımızın en üst rafında konumlandırılmalı ve ona göre muamele edilmelidir. Yetkililer buna kafa yormalı ve bu konuda neler yapılabileceğini sıkça istişare etmeliler. Belediyelerin ‘Kültür’ den sorumlu birimleri olmalı. Buralarda işinin ehli insanlar olmalı. Can vermekte olan edebiyatımız ve kültür Irmağımız yeniden belki bin yıl sürecek bir yolculuğa hazırlanmalı.
Son 20-25 yıllık süreçte Gümüşhane edebiyatında sevindirici tek bir şey var ki O da çok değerli hocamız ve şairimiz Talat Ülker ile Gümüşhane’nin hafızası Turan Tuğlu hocamızın etrafına toplayabildiği birkaç gönüllü ile bu zor ve zahmetli vazifeyi tek başına omuzlamış olması ki bu ekibin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.
Vekillerimiz başta olmak üzere aşağıya doğru hiçbir yetkilide buna dair bir endişe ve tasarruf göremiyorum. Esnaf ziyaretleri ve açılışlar yine olsun ama sanat da olsun lütfen …
-Ben gübreden şüpheleniyorum!
Saygılarımla
Fahrettin Köseoğlu 25.06.2022