Bir bakıyorsun, yakalamış ihtiyar ve çilekeş bir amcayı yapıştırmış bağrına olanca merhameti ile, sıkmış elini, sırıtmış bir de pişmiş kelle gibi poz veriyor. Amca olan bitenin farkında değil. Etrafındaki kalabalıktan ve fotoğraf makinalarından kendisini bu kadar çok seven bu yabancının çoook önemli biri olduğunu anlıyor ve yakalamışken basıyor – dile benden ne dilersen- butonuna
- Oğlum, diyor işsiz…..
-Vaaay işte ihtiyaç sahibi bir vatandaş. Ve karşısında dilekleri gerçekleştirme yetisi olan lambadan pardon, zırhlı mercedes’ten çıkmış cin.
- Demek oğlun işsiz ha. Hemen TC sini alın, Not edin, deftere, kitaba, hatta taşlara kazıyın. Yetmedi bir balona koyup gökyüzüne salın.
Bir vatandaşın daha ihtiyacı çözüldü. Bir vatandaşın daha ölene kadar anlatacağı çok önemli bir şahsiyetin bağrına basılma hikayesi var artık. İş senin köpeğin olsun amca. Ambiyans güzeldi!
Hem daha ahırına elektrik bağlatacak, yaylasına göl getirecek, çeşmesinden su akıtacak, danasına aşı yaptıracak, ihtiyar babasına aylık bağlatacaklar var sırada. Herkesin üç dilek hakkı var, bugün dilekler bedava duyan duymayan kalmasın ey ahali…
Şehirde bir heyecan görme. Önde cinimiz arkasında sel gibi takım taklavat. Terfi bekleyen Memur mu dersin, İhale kovalayan iş adamı mı, siyasete hevesli esnaf eskisi mi dersin ne ararsan var. Kimi hindu, kimi yamyam kimi bilmem il veya ilçe başkanı. Oradan oraya koşup duruyorlar. Seçim var seçim. Bayramların en güzeli demokrasi bayramı!
Ne olacaktı ya! Sessiz sedasız, gürültüsüz patırtısız, odasında masasında oturup millet için beyin mi yakacaktı? Uykularını haram mı edecekti, Ülkenin güzel günler görmesi için? Geleceğe dair hayaller kurup bunların gerçekleşmesi için savaş mı açacaktı mevcut sisteme? Bir kişinin değil her kişinin iş bulması için mi savaşacaktı? Bir köye değil her köye su getirmek için mi savaşacaktı? Kirlenen insanlık onuru, gelecekleri yok edilen dünya çocukları için kavgalar mı edecekti? Devlet yönetimi ile ilgili düzinelerce kitap okuyup Aytoldu ,Öğdülmüş, Oğdurmuş olma sevdasına mı düşecekti? Ütopyasının ve ülküsünün peşine düşüp tarihin tozlu/kirli sayfaları arasında kayıp mı olacaktı.
Kim tanırdı kim bilirdi kim oy verirdi böyle birine. Sosyal medyada ters parandeler atamayandan mebus mu olur, başkan mı olur. Sen ne kadar dolu ve liyakat sahibi olsan da, oğluna iş arayan o amcanın elindeki mühür kadar değerin var sonuçta. Halkın gözünde muteber devlet adamı en kestirme yoldan işi bitiren değil midir?
İşte Avrupa demokrasisinin dünya medeniyetine hediye ettiği en büyük çıkmaz. Gövde ölçüleri alınmadan her millete zorla giydirilen gömlek. Şarlatanlarla hakiki devlet adamlarını aynı kefeye koyan gizemli el. Demokrasi!
Hizmet etmek isteyenlerle, kesesini doldurmak isteyenlere eşit şartlar sağlayan bu düzen hiçbir zaman içimize sinmedi aslında. Koskoca devlet adamlarına zorla şirinlik rolü oynatan, şaklabana çeviren, yalanlar söyletip boş vaatler verdiren bu düzeni hiç sevmedik aslında. Adına Bayram değin, şölen deyin ne derseniz deyin.
Hem bakın şurada poşetlerini zorla taşıyan bir teyze geçiyor, hadi onun poşetlerini taşırken bir resim daha alalım belki birkaç oy daha devşiririz….
Aytoldu, Öğdülmüş, Oğdurmuş (Kutadgu Bilig’te adı geçen büyük devlet adamları)
Fahrettin KÖSEOĞLU