Yazmadan geçilmeyecek konulardan biri. Hatta defalarca yazılacak konulardan. Verilen sözü tutma erdemi, ya da tutmama... Maalesef günümüzde insanların büyük çoğunluğunda söz verme ve yerine getirmeme davranışı sıklıkla görülür. Sebepleri üzerinde birçok düşünce geliştirilebilir ancak burada önemli olan, durumun ciddiyeti üzerinde düşünmektir. Bu durum insanlık tarihi boyunca her kültürde ve dinde önemsenen konulardan biri olmuştur. Çünkü hem ikili hem de toplumsal ilişkileri önemli derecede etkileyen bir konudur.
Sözün yerine getirilmesi ile ilgili olarak Türk tarihinden büyük insanların konuya yönelik yaşadığı anılarını tekrar hatırlamak anlamlı olacaktır. Büyük şair Mehmet Akif Ersoy ile ilgili bazı anılar çoğumuzun okul yıllarında birçok kez anlatılmıştır. Yaşadığı dönemi eleştiren M. Akif’e göre erdemsizlik olarak sıraladıklarının içinde, sözünde durmamak da yer almaktadır (Durak, 2016). M. Akif’in yakın bir arkadaşıyla olan anısı verilen bir sözün tutulması gerektiğine dair anlatılacak en iyi örneklerdendir. M. Akif, bir arkadaşı ile onun evinde sohbet etmek için sözleşir. Ancak M. Akif’in geleceği gün şiddetli bir yağmur ve fırtına başlar. İstanbul’da gemiler bile çalışamaz durumdadır. Arkadaşı, M. Akif bu havada gelemez herhalde düşüncesi ile komşusuna gider. Evine tekrar döndüğünde ise o havaya rağmen M. Akif’in geldiğini ve arkadaşını evde bulamayınca geri döndüğünü öğrenir. Ertesi gün kendisine gidip özür diler ancak M. Akif özrü kabul etmez ve “İnsanlar sözleriyle bağlanır, artık ben sana güvenemem.” der.
Güvenin kırılması ciddi bir konudur. Gazeteci yazar Emre Kongar’ın “Bir insanın hayatta erişebileceği en yüksek mertebe güvenilir olmaktır.” sözü bu noktada çok anlamlıdır. Güvenilir bir insan olmak ya da olmamak şahsi bir tercih gibi görünse de; önemli olan verilen sözden mağdur olan insan ve toplumdur. Vaat edilen ya da verilen sözün diğer insanda nasıl bir beklenti oluşturacağı, gerçekleşmeyince oluşan hayal kırıklığı, psikolojik yıkım ya da ruhsal travmalar hayal edilemeyecek kadar büyük olabilir.
Söylenen sözün yerine getirilebilirliğinin düşünülerek verilmesi oldukça önemlidir. Sözün gerçekleşmesi durumunda sonucunun ne olacağı üzerinde her iki kişinin de düşünmesi gerekir. Ahlaki olmayan şekilde sonuçlanacak olan sözlerin gerçekleşmemesi belki daha sağlıklıdır. Ancak burada önemli olan sonuç odaklı düşünmekten ziyade söz vermenin ve gerçekleştirme çabasının evrensel doğruluğudur. Bu noktada söz verenin ve muhatabının doğru söz ve eylemden sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Her çağda ve dünyanın her yerinde özünde değişmeyen insan için Doğu ve Batı kültüründen çeşitli örnekler verilebilir. Öncelikle Doğu ve özellikle İslam kültürüne bakılırsa; Kuran-ı Kerim’de bu konuya birçok yerde değinildiği görülür. İnsan Suresi-7. ayette “Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler.” denmektedir. Bu ifadede iyi insan olma yolunda verilen sözün ve vaadin yerine getirilmesine önem verildiği açıkça görülür.
Batının önemli Alman filozoflarından Kant ise, evrensel ahlak yasaları ile ilgilenen önemli bir düşünürdür. Kant’a göre, başkalarına yapılmaması gereken ödev bilinçlerinin içerisinde yalan yere söz vermemek kuralı da yer alır. Yalan yere söz verilince eğer başkası araç olarak görülüyorsa, insanlığa dair iyiyi isteyen bir niyet söz konusu olmayacağından, o bunu yanlış bulmaktadır (Güneş, 2016).
Eğitim yoluyla da konunun önemi üzerinde durulması gerekir. Her ne kadar bazı çocuklar evde verilen en küçük sözlerin dahi tutulmadığı ortamlarda yetişse de, eğitim-öğretim içerikleri ile yaşanılan hayal kırıklıkları hatırlatılarak söz tutma erdemi küçüklükten itibaren doğru öğretilebilir.
Yaşanılan yüzyıl açısından değerlendirilecek olursa; birey ve toplumda büyük ve hızlı değişimlerin yaşandığı günlerden geçildiği bir gerçektir. Her ne kadar Mehmet Akif’in yaşadığı dönemden farklı olsa da, bugünler insanların birbirine olan bağlarının çeşitli teknolojik araçlarla değişime uğradığı, ilgi ve ihtiyaçların değiştiği zamanlardır. Ancak hangi zaman dilimi olursa olsun, insanın özünde olması gereken bazı erdemlerin değişmesi bireysel ya da toplumsal hasarlara yol açacaktır. Çok basit bir vaat bile olsa diğer insanların beklentisini, söze göre ayarlanmış yaşam planını hiçe saymak erdemsizliği hem bazı işlerin aksamasına hem de diğer kişinin psikolojik zedelenmesine yol açabileceği unutulmamalıdır.
Söylenmiş olmak için söylenen sözler, verilmiş vaatler; erdemli insana uygun değildir.
Yararlanılan Kaynaklar:
-Durak, N. (2016). Mehmed Akif Ersoy’un düşünce dünyasında ahlâk, erdemler ve medeniyet ilişkisi. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 37.
-Güneş, Ü. (2016). Immanuel Kant’ın Etik Felsefesine Kısa Bir Bakış. Erişim: Temmuz, 2021
-https://www.tuicakademi.org/immanuel-kantin-etik-felsefesi-kisa-bir-bakis/
Ayşe PARMAKSIZ