Birkaç ay önceydi. Köşe yazılarımı takip eden kadim dost Hasan Küpeli ağabeyim bir sohbetimizde “Eskişehir’de Dr.Selami Doğan Bey var. Kalp cerrahı. Hastalarını ameliyat ettikten kısa bir süre sonra taburcu ederek evine gönderiyor. Birkaç gün sonra da normal hayatlarına devam ediyorlar. Tanışmanı isterim kardeşim. Haber vereyim bir görüş ve tanış istersen”
Tanışma hikayemiz böyle başladı.
Geçtiğimiz hafta Ümit Hastanesinde Dr.Selami Beyi ziyarete gittim.
Giderken de Tıp Fakültesi öğrencisi olan oğlum Emre’yi de yanıma aldım.
Kış mevsiminin dondurucu soğuğuna inat yaptığımız sohbet hocanın başarılarla dolu yaşam öyküsü ikimizin de içini ısıttı.
Odasından içeri girdiğimizde sekreteri ile bizi bekliyordu. İlk kez görüyorduk birbirimizi. Orta büyüklükte muayene odası ön tarafı caddeye bakan ferah, yüzü gibi aydınlık bir mekânın içinde bulduk kendimiz.
İlk gözüme çarpan oturduğu masanın arka duvarında bulunan çerçeveli diploma,sertifika,ödül,belge o kadar sayıları fazlaydı ki neredeyse duvarı baştan başa kaplamıştı.
Sekreter hanımın söylediği çayları bir yandan yudumlarken diğer yandan 6 yaşında iken ailesi ile birlikte Eskişehir Çifteler İlçesine bağlı Arslanlı Köyünde başlayıp Almanya’da devam yaşam öyküsünü dinledikçe azmin, çalışmanın ve de , başarmanın ete kemiğe bürünmüş somut halini gördüm.
Aynı Prof.Dr.Uğur Şahin gibi yıllar önce Almanya’ya işçi olarak giden bir işçi babanın 3 çocuğundan biri. Ailesiyle gurbet ele gittiğinde Türkçeyi daha yeni öğrenen bir çocuk.
Almanya’ya ayak bastığında sene 1973. Henüz altı yaşında. Baba öyle bir baba ki elinden her iş gelen iyi bir usta. tamircilik, kaynakçılık yetmedi marangoz işleri dahi yapabiliyor.
Baba iyi bir usta ama çocuklarının geleceğini her şeyin üzerine tutan sorumluluk sahibi ev reisi. O tarihlerde Türkiye’den işçi olarak Almanya’ya giden diğer işçiler para kazanıp memleketlerine yatırım yaparken…...Doğan baba tüm birikimini çocuklarının geleceğine harcayarak geleceğe yatırım yapan farklı bir baba profili.
Üç çocuğuna da gurbet elinde yüksek tahsil yaptırıp meslek sahibi yaptırmak her baba yiğidin harcı değil.
Selami beyden yaşam öyküsünü dinlerken zaman tünelinde o günleri zihninde sanki yaşıyor gibi oluyor bazen de göz pınarlarının nemlendiğini htim.
Küçük kardeşi reklam bölümünü okudu en küçük kardeşi ise Hukuk eğitimini tamamladı. Halen iş hayatlarına Almanya’da devam ediyorlar. Gözlerini bizim üzerimizden alıp odasının penceresinden dışarıya doğru çevirdiğinde yaşadığı günler film şeridi gibi gözünün önünden akıp gitmiş olacak ki sesinin tonundan çok sözlerinin anlamı derindi.
Titrek ses tonuyla; ”Babam ilkokul mezunu. Bayer firmasında tam 25 yıl çalıştı ve emekli oldu. Bizlere çok emekler verdi. Doktor olmamda en önemli etkendir. İlk Orta ve Liseyi Almanya’da okudum. Liseden sonra öğretmenler gençlerin hangi mesleği seçeceğine karar veriyorlar. Benim için de öğretmenlerim farklı bir okul önerisinde bulundular. Oysaki ben çok başarılı bir öğrenciyim. Notlarım çok iyi. Akademik kariyer yapmak istiyorum. Ama öğretmenler engel oluyor. Babama bu durumu anlattım. Okula geldi. Öğretmenlerle uzun süre mücadele etti. Sonunda okul idaresi babama hak verdi. İstediğim Köln Tıp Fakültesine kayıt oldum. Fakültede de çok başarılı ünlerim geçti. Çok ders çalıştım. Alman öğrenci 1 saat çalışıyorsa ben 2 saat çalışarak Tıp Fakültesini bitirdim. Aşıyı bulan Prof.Dr.Uğur Şahin ile yanı fakülte mezunuyuz. O benden 3 sınıf öndeydi. İsmini o zamanlar okuduğum makalelerden biliyordum.”
Söz Uğur Şahine gelince Almanya’da bir Türk ilim insanının bu başarısını nasıl değerlendiriyorsun diye sordum.
İçinden derin bir ahhh çekerek öfkesi ses tonuna yansımıştı; ”35 Yıl Almanya’da kaldım. Almanlar ırkçı bir millet Hüseyin Bey. Türklere karşı bakış açıları hep olumsuz. Şöyle düşünüyorlar. Bu Türkler 5 yada 10 yıl çalışır ülkelerine geri dönerler. Türklerden başka herkesi kendilerine entegre ettiler. Ancak bizleri yapamadılar. Çünkü doku uyuşmazlığımız var aramızda. Biz Müslümanız. Bizi hep ikinci sınıf
vatandaş olarak görüyorlar. Kendi dinlerinden olan milletlere davrandıkları gibi bizlere davranmıyorlar. Bakın ben akademik kariyerimi bırakarak ülkeme geldim. Almanya’da 60 Kalp merkezi var. Bunlardan 30 ‘u kilisenin kontrolünde. Eğer buraya bölüm başkanı olacaksanız atamanızı kilise yapıyor. Sağlık merkezleri kiliselerin çevresinde kurulmuş. Hiç unutmam bir sağlık merkezine başkan olmak için dosya sundum. Aradıkları özelliklerinin fazlası vardı bende. Ama bir mail aldım. Senin dinin nedir?Diye yazıyordu gelen mailde…Oysaki ben hekimim. Hastanın dini, dili rengi beni hiç ilgilendirmez. Hastayı ameliyat ede sağlığına kavuştururum. Ancak orası böyle değil. Almanya’da 3 Bin hastayı kalp ameliyatı yaptım. Bu kısa zamanda inanılmaz bir rakam. Ancak ırkçı yaklaşımlar maalesef bilimin önüne geçiyor. İşte kariyerimi düşünerek 2008 yılında ülkeme döndüm. Bir süre İstanbul’da görev yaptım. Oradan memleketim Eskişehir’e döndüm. Şimdi kendi topraklarımda kendi vatanımda kendi hemşerilerime hizmet veriyorum. Kalp ameliyatlarında farklı teknikle hastalarımı hatta akrabalarımı ameliyat yaptım yapmaya devam ediyorum.” Dedi.
Selami Beyin yaşadıkları ve karşılaştığı zorluklar anlamlıydı. Bu cümleleri duyan oğlum Emre’ belki ileride akademik kariyerini bu ülkede düşünüyordu ancak hocayı dinledikten sonra kararının değişeceğini düşünüyorum.
Sohbet koyulaştıkça laf lafı açtı. Sohbetinde babasını çok andı. Bugün varlığını muhtaç olduğu babasının öğütlerini hiç unutmadan hasta ile olan iletişimine ve kariyerine devam ediyor.
Babasının söylediği öğütleri kulağına küpe; Oğlum! Hep önüne bak. Milletin işiyle uğraşma. Dürüst ol. Hak yeme. Biz sana emek verdik iyi bir eğitim aldırdık. Ekmeğini kazandın. İnsanlara faydalı ol hep”
Ne kadar değerli ve anlamları sözler. Her babanın evladına söyleyeceği türden.
Almanya’da tıp fakültesinden sonra akademik kariyerine hiç ara vermeden devam etti. Çok çalıştı. Sanki dünyaya iyi bir doktor olmak için çalışmak üzere kurulmuş anatomik yapısı. Çalıştığının da karşılığını aldı hayattan. Yıllar sonra emek verdiği hayallerine kavuşup iyi bir cerrah oldu.
Kalp insanın en değerli organı… İşte bunun doktoru olmuştu artık. Yaptığı birbirinden başarılı kalp ameliyatları yazdığı makaleler onu Docent yaptı.
Doğup büyüdüğü binlerce almanı ameliyatla sağlığına kavuşturduğu gurbet ellerden yaşadığı mesleki sorunlar nedeniyle ülkesine dönmeye karar verdi.
Bu anları anlatırken adeta o günleri tekrar yaşıyor gibi oldu. Başını iyi yana sallayarak ellerini havada birleştirip oturduğu koltuktan geriye doğru yaslanarak derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.”Kariyerimin zirvesindeyim. Farklı tekniklerle kalbi hiç durdurmadan baypass ameliyatı yapıyorum. Hastalar hastane ortamında fazla kalmadan taburcu oluyorlar ve normal yaşamlarına kısa sürede dönüyorlar. Bunu herkes görüyordu Almanya’da. Türk olmam nedeniyle akademik kariyerimde endişeler duymaya başladım.Kalp cerrahisinin özel şartları beni zorlamaya başladı.Birde ikinci sınıf vatandaşlık muamelesi ayrılmam gerektiğini düşündüm.2007 yılında doçent oldum.Kongelerde Almanya’ya gelen Türk cerrahı meslektaşlarımla görüşüyordum.Prof.Dr.Birgün Sönmez,Doc.Dr.Haldun Karagöz gibi hocalarla.Bana dönmeme için ilham verdiler.Ve döndüm. İstanbulda 2 ay onlarla birlikte ameliyatlara girerek onları izledim. Kalp cerrahisinde Almanya’dan geri olmadığımızı fark ettim. Sonrasında 2008 yılında Eskişehir’e gelerek çalışmaya başladım.”
Doc.Dr.Selami Doğan Beyi dinledikçe ülkemizin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu veciz sözü geldi aklıma.” Beni Türk hekimlerine emanet edin” sözü daha da anlamlı hale geldi zihnimde…
Bu gün kalp ameliyatlarında uyguladığı teknikle Eskişehir’de sahasında tek ve Türkiye’de On cerrahtan birisi Doc.Dr.Selami Doğan.
Sohbetin bir bölümünde anlattığı bir anısı varki.Aslında yaşam öyküsünün ve mesleğinde geldiği konumun özeti gibi…
Görev yaptığı bir hastanede halkla ilişkiler departmanında ki görevli çalıştığı bir günde hocanın yanına gelerek.”Selami size bir şey söylemek istiyorum. Sizden önce kalp ameliyatı olacak hastalar tüm yakınlarını hastaneye çağırarak helalleşip öyle
ameliyata gidiyorlardı.Ama siz geldiniz bu kesildi. Artık hasta yakınları hastaneye gelmiyorlar” cümleleri çok değerli değil mi?
2014 Yılında halen görev yaptığı Ümit Hastanesinde çalışıyor. Ayda ortalama 40 hastaya uyguladığı bu teknikle kısa sürede normal yaşamına döndürüyor hastalarını.
Sohbetimizin sonlarında aklıma gelen “hocam.İnsanların size hasta olmamalrı için ne gibi tavsiyeleriniz olur? Diye sorunca yüzüne yayılan tebessümle sıralamaya başladı.
“Ameliyat ettiğim hasta yaş aralığı 65-80 arası. Yetişkin kalp cerrahı olarak tecrübelerime dayanarak belirtmek isterim ki;Sigara kullanmasınlar,Alkol,kilo almasınlar, Hareketli bir yaşamları olsun. Fazla karbon hidrat almasınlar.(Şeker-Un-Tuz gibi)
Sürekli yürüyüş yapsınlar. Ben evimden hastaneye her gün yürüyerek 45 dakikada geliyorum. Yazın bisiklet kullanıyorum. Bunu yapabilirler.” Dedi.
Gördüğümüz kadarıyla mesleğine aşık çok çalışkan başarılı bir hekim Doc.Dr.Selami Doğan. Hastalarla
İletişimi üst düzeyde. Hatta bastırdığı kart vizitine cep telefonu numarasını yazacak kadar araya hiç mesafe koymayan bir cerrah. Günün her saatinde hastaların ulaşması için bunu yaptığını belirterek kalp indsan yaşamı için çok önemli bir organ. Nerede ne zaman nasıl bir rahatsızlık olacağı bilinmediği için hastaların 7/24 doktorlarına ulaşması gerekir diye düşünen örnek bir hekim.
Evet sevgili okuyucular.Bu köşeden topluma rol model olmuş mesleğinde çalışarak emek vererek zirveye çıkmış her meslekten yaşam öykülerini okumaya devam edeceksiniz.
Olurda bir okurumuz için faydalı olabilirsek ne mutlu bize…
Yolunuz açık başarılarınız daim olsun Selami hocam…Hastalarınıza ve size sağlıklı günler diliyorum.