Atalarımızın uzun denemelere dayanan yargılarını, tecrübelerini, bilgece düşünce ya da öğüt olarak ifade eden ve kalıplaşmış biçimleri bulunan toplumca benimsenmiş özlü sözlere atasözü dendiğini hepimiz biliriz.
Atasözleri, biçim yönünden diğer yazı türlerine göre farklı özellikler gösterir. Öykü, roman, şiir, deneme gibi yazı türleri pek çok cümlenin bir araya gelmesi ve anlam yönünden bütünleşmesiyle oluşur. Buna karşın atasözleri genellikle bir, en fazla iki cümleden oluşur. Bütün duygu ve düşünceler bu tek cümleye sığdırılır. Bu cümleler kişiden kişiye değişmez. Halkın ortak malıdır ve halk tarafından aynı biçimde söylenir.
Atasözleri hakkında kısa bilgi verdikten sonra gelelim asıl mevzuya; ‘’Kurdun oğlu akıbet kurt olur’’ Atasözümüz, genetik olarak kişi sonunda kendi karakterini, aslını, düşüncesini atalarına benzer biçimde ortaya koyar. Anlamına gelen bir atasözümüzdür. Bu atasözünü bir soru cümlesine dönüştürerek cevap bulmaya çalışayım. Kurdun oğlu, akıbet kurt olur mu? Atalarımız yanılmış olabilir mi? Bana kalırsa atalarımız bu konuda yanılmış; çünkü her zaman kurdun oğlu, akıbeti kurt olmaz. Bu yargımı destekleyecek tarihte birçok olay vardır. Buna verilebilecek en güzel örnek Hz. Nuh'un (a.s.) kavminden ona inanmayanların tufan ile yok edilmesidir. Tufan öncesi Yüce Mevla’mız Hz. Nuh'a; "sana inanan aileni koruyacağım" müjdesini vermiştir. Tufan gelince, Hz. Nuh kendisine inananları gemiye bindirdi. Ancak oğullarından birisi gemiye binmedi. Hz. Nuh (a.s.) sular yükseldikçe oğluna haykırdı. Oğulcağızım! Bizimle beraber gemiye bin! Oğlu ise ben dağa çıkar ve dağa sığınırım. Tufandan kurtulurum dedi. Hz. Nuh'un oğlu gemiye binmedi. Ve bir dalga Hz. Nuh ile oğlunu birbirinden kopardı. Hz. Nuh'un oğlu boğulup helak oldu. Yani Kurdun oğlu, akıbet kurt olmadı ve öz oğlu babasına iman etmediğinden helak oldu.
Ben şuna inanıyorum, yaratılan canlıların bir cins türü bir de karakter türü vardır. Aynı cinsteki canlıların aynı olaylar karşısında farklı tavır sergilemelerini buna bağlıyorum. Bir kurt veya bir canlı ne tür üzere doğarsa türü bellidir dediğinizi duyuyorum. Ben de diyorum ki, eğer bir canlı türünün özelliklerini taşımıyorsa onun karakter türü belli değildir. Filozofların bazıları, insanı hayvanlar grubunda tanımlamış. Örnek verecek olursak:
-İnsan öğrenen hayvandır (Konfüçyüs).
-İnsan sorgulayan hayvandır (Sokrate).
-İnsan toplumsal bir hayvandır (Eflatun)...
İronik, bir bakış acısıyla durumu değerlendirdiğimizde yaratılmışların en şereflisi olan insanoğlu için filozofların insan bedenindeki hayvan karakterine bürünmüş olanları gördüğünde bunlar insan olamaz; ancak hayvan olur diye düşünmüş olabileceği aklıma daha yatkın geliyor(!) Çünkü insanoğlu, canlıları gösterdikleri tepkilere göre karakterize etmiştir. Dostlarına bile her türlü hileyi kurnazlık adı altında yapan kişiler, insan suretindeki tilkilerdir. Geçen zamanlarda bunların postları değer bulsa da günümüzde bit pazarında bile değerleri yoktur.
Kurdun oğlunun, akıbeti kurt olsun!