Bu yazımı size hiç olmadığım kadar samimi olmaya çalışarak kaleme almaya çalışacağım. Taşıdığımız bu bedenlerimiz her taraftan saldırı altında. Gazze’de İsrail zulmü altında yaşamaya çalışan din kardeşlerimizin acısı. Ülkemizde yaşanan ekonomik buhranlar. Sandık mevsiminin gelmesiyle de selam verenlerdeki gözle görünen artışlar. İşi olanların iş yerlerindeki rutin sıkıntıları. İşi olmayanların kahvehanelerde ki geçime dair saatlerce anlattıkları.
Hepsini bir yana bırakarak şunu söylemem lazım. Şükretmek kelimesi sadece dilimizde kalmış , gönlümüz de ise akıl almaz isyanlar. Ahret inancı sağlam ancak öğlen ne yiyeceğimizin kaygısı kalp atışlarımızı inanılmaz derece artırmasını anlamak mümkün değil. Deprem sallıyor, yataktan ok gibi fırlıyor kapıdaki aracın içerisine kendimizi atıp saatlerce çevreyolunda turlar atıyoruz. Ölümden korkuyoruz desek yok korkmuyoruz tankların önüne yatıyor kurşuna kafa atıyoruz.
Menemenlerin ve salataların baş tacı domatesin fiyatının artmasıyla bile hayatımız altüst oluyor. Hem deli gibi milliyetçi hem deli gibi cesaret timsali yeri gelince aslan yeri gelince kedi oluyoruz. Bu seçimde bunu desteklerken bunu bunu savunuyor, diğer seçimde şunu şunu deyip diğerini desteklemekte hiçbir beis görmüyoruz.
18 yaşına girdiğimizde kendi kararlarımızı kendimiz alacağız diyor , yerel seçimlerimizde babam ne derse onu yapacağım diyoruz. Çay ocaklarında siyasetin her türlüsünü tartışıyor taklalar attırıyoruz konulara ama bir yere varamıyoruz. Biz bu muyuz yoksa şu muyuz.40 yıldır selam dahi vermediğimiz kişilere yaklaşmak için çareler ararken seçim sonrasında tekrar selamları keseceğimiz gerçeğini nereye nasıl saklamayı düşünüyoruz.
Gelelim en can alıcı noktaya. Mutlu günlerde herkes mutlu da acı günlerde neden kimse kimsenin yardımına koşmuyor. Hani o senin en yakın arkadaşındı canını bile verebilirdin ancak görülüyor ki iş maddi konuya gelince Allah(c.c) yardımcın olsun deniyor ve konu kapatılıyor. Bunu biri bana anlatabilir mi. Arkadaşlık akrabalık neyi gerektiriyor.
Cuma günleri doldurduğumuz camilerimizde hocaların mihraplarda söylediklerini ne çabuk da unutuyoruz. Akrabaya iyilik yapmayı emrediyor bizi yoktan var eden rabbimiz , biz ise kimin emirlerini uyguluyoruz soruyorum kimin emrindeyiz. Kendi saçma sapan kuruntularımızın yaşamımızın acı tariflerini başkalarına mı uyguluyoruz. Artık düşünme akletme ve harekete geçme zamanı gelmedi mi?