Oldum olası la Fontein masallarındaki kahramanların benzetme edatı ile insanlar üzerine uyarlanabilir olarak söylenmesi, anlatılması ve bunun dünya halkları tarafından bu güne kadar söylene gelmiştir.
Peki, Nedir LA FONTAİNE.
Masalların büyük bir çoğunluğu, ünlü Hint filozofu Beydaba‘nın Kelile ve Dimneadlı eserinden alınmıştır. La Fontein, bu hikâyeleri kendisinden de bir şeyler “katarak” eğitici, ders acılı, insan karakterini açığa çıkaran benzetme edatı ile yazılmışmasallardır. Aynı zamanda, La Fontein masalları kendi yaşadığı dönemin olayları ile de bağdaştırılarak, insanlara eğitici mesajlar verilmeye çalışılmıştır.
Birkaç örnek verirsek.
LA FONTAINE ESERLERİ: Aşağıda anlatacağım değişik bir masalı okurlarıma anlatacağım için böyle açıklama yapmak zorunda kaldım.
***
Bir gün İstanbul da Deniz otobüsü karşıya geçerken elimde Güngör Üçüncü oğlu’nun yazmış olduğu “Gümüşhane MÖ.399” adlı eserini okumaya çalışırken hemen yanımdaki tanımadığım bir kişinin “ Gümüşhanelimisiniz ” diyen yaşlı bir adama “Evet” dediğimde adam, dedelerinin memleketi olduğunu, oraya Agriyapoli dediğini söyledi.
Adam elimdeki eseri görünce anlatmaya başladı” Babam Rize’lı anam Gümüşhaneli idi. 1924 mübadelesinde Yunanistan’a göç etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Ve sonrada kendisinin adam gibi adama dönmek için babasından izin alarak gerçek Vatanımız olan Türkiye İstanbul’ a yerleştiğini, Yunanlıların kendilerini ikinci sınıf insan olarak gördüklerini söyledi.
Müsaade edersen “ Adam gibi adam olmak hakkında bir Le Fontein masalı anlatayım dedi.
Zamanımız olduğu buyurun dedim.
“ Gümüşhaneli Rum ailenin yanında günlük yaşamını sürdüren bir kedi ailesi varmış. Bir gün oğul kedi babasının karsısına dikilerek” Baba ben adam gibi adam olup bu hırsızlık, üçkâğıtçılıktan kurtulmak için eğitim ve öğretim için Kostantinepolise ( İstanbul’a) gidip ilim irfan öğrenmek istiyorum.
Baba itiraz etse de oğul kedinin kararlı olduğunu görünce “ Peki oğlum git. Ama “ASLI HU-NESLİ HU” bunu unutma der.
Mirnay kedi çala çırpa Kostantinepolise ulaşır.
Yapacağı en önemli kendisine hayırlı, kısmetli ve eğitici bir kapı bulmaktı.
Aylarca gezer, kendisine Galata köprüsünün altında iki tane arkadaş bulur. Onlara derdini anlatır. Üç tane kafadar mahallelerde ev ev araştırmaya başlarlar.
Aramalar sırasında aç olduklarından eve yerleşene kadar yine çalalım diyerek Hırsızlığı bırakmazlar.
Ve bir gün kedi sever yaşlı bir kadın bunları şartlı olarak evine alırken” Bakın benim verdiğim yiyeceklerle yetineceksiniz, çalıp çırpma, insanları kandırarak hak gasbına neden olmayacaksınız. Alın teriniz ve namusunuz ile bir yerlere gelmeye çalışacakçasınız, böyle olursa sonuna kadar evimde kalabilirsiniz “ der.
Ve kediler uzun süre ev sahibinin koyduğu kuralara göre yaşama başladılar.
Agriyapolis’ li olan kedi evin farelerini tutma müdürüdür. Müdür olduğu için diğer kedilere bu monoton hayattan kurtulmak ve biraz sosyal yaşamak için Kostantinepolis de biraz yaşayalım diye karar vererek başlarlar kaçamak yaşamaya.
O günden sonra gece, yaşantılar başlar. Yeni yeni kedilerle tanıştıklarında ne oldum delisi olurlar. Yaşamları her türlü sahtekârlığın ve Hırsızlığın kurallarını öğrenerek yaşarlar. Maaşları yetmediğinden kendine iyilik eden ev sahibinin paralarını çalmaya başlarlar.
Borçlarını dahi ödeyemez duruma gelirler.
İtibar yavaş yavaş sabun köpüğü gibi ellerinden uçup gitmektedir.
Bu itibari yeniden sağlamak için ilkin kendi bulunduğu ailenin yiyeceklerini çalmaya, sonrada konu komşununkileri cebellezine etmeye başladılar.
Kendilerine itimat eden insanları her türlü yalan ve dolanlar inandırırlar.
Ev sahibi bu duruma birkaç kez muttali olduğundan derhal onları kapı dışarı atar.
Genlerinden gelen Hırsızlık galebe çaldığı için kısa zamanda cemiyet artığı olurlar.
Uzun süre Belediye Hayvan barınma kampında kapalı tutulması nedeniyle orada da ufak tefek hırsızlıklar yaptıkları içinde oradan da kovulurlar.
Daha fazla dayanamaz ve Gümüşhane’ ye döner.
Kendisinin yüksek bir mertebeli kedi olduğunu sanan babası ailesi ve çevresi kendisine saygı ile el pençe dururlar.
Bir gün eve dönerken kasapta ailesinin ağzına laik yarım okka ciğer parçasını görür, fırsat kollayıp onu tezgâhın üzerinden kaptığı gibi baba evine getirir.
Baba, anne bu Ciğerin hırsızlıkla elde edildiğini anlayan baba “ Oğlum ben sana “ASLI HU, NESLİ HU” oğlum bizim aslımız hırsızdır düzelmez. Yanı biz kedilerin geniKLEPTOMANİ yanı HIRSIZLIK üzerine yaratılmıştır.
“ Biz dünyanın neresine gidersek gidelim adımız bir kere Rum’a çıkmış ne Türkiye nede Yunanistan bizleri bağrına basmamaktadır” der.
Yeni tanıştığım eski Gümüşhaneli olan Rum dostumuzun kendini bilmez insanlar üzerine inhisar ettirerek anlattığı bu masalın özelliğinde insanların var olduğunu düşünerek, Gümüşhaneli dosta, Gümüşhane adlı eseri hediye ederek ayrıldık.