Bir ifade vardır ‘’herkes bir çeşmenin başını tutmuş diye’’…
Bir çeşme başı düşünün deposunu, o depoya suyu taşıyan kanalları, ve o suyun membasını, dağların delinmesiyle başlayan hummalı bir çalışmayı, o çeşmenin inşaatında çalışannları düşünmeden bir çeşme düşünürseniz eğer kendiliğinden aktığına kanaat edersiniz.
Ve o çeşmenin başında bir adam su dağıtıyorsa şayet onu da suyun sondajını vuran, kanalını kuran, deposunu oluğunu yapanı görmeden o adamı görürseniz sahibi sanır öyle muamele edersiniz. O çeşme başındaki şahıs size bir tas su uzatırda al iç derse ona minnettar olursunuz, oysa ki aynı sahip bir başkasına bu imkanı sunmazsa ne kadar adaletsizdir diye düşünmezsiniz, çünkü size hararetli anımızda uzattığı bir tas su aklınızda kalır. Bir başkasının da sizin kadar o suya ihtiyacının olup olmadığını düşünmezsiniz..
Mutlaka bu düşüncesiz insan Gümüşhaneli değildir. İçtiği suyun kimin tasından kimin elinden çıktığını da bilir. O çeşmenin başındaki kişinin de Gümüşhaneli olduğunu düşünmezsiniz çünkü o şahısta başkasının emeklerini kendi ürünü diye ortaya koymaz, hatta bir başkasının hakkı olan bir tas suyu dahi tutup da gönlünün dilediğine vermez, verse de adil olmaz.. Eğer birilerine veriyor da aynı imkanı başkasına sağlamıyorsa bunun yanlı ve beklentili bir sebebi olduğu düşünür.Sebepleri görmeden sonuçlarla yorumlarsanız bu hadiseyi çözmek mümkün olmaz.
Burada çeşmenin başındaki sucu kendine ait olmayan bir çeşmenin suyunu o çeşmeyi kuranların emeklerini hiçe sayarak dilediğine dilediği kadar tas su verirse bu menfaatinin bir göstergesidir. Şimdi bu basit bir gözlemden varsayımdan sıyrılarak bariz bir yaşanana değinmek istiyorum. Bir kamu kuruluşunun genel müdürü sıfatındaki bir şahıs kamunun emekleri ile elde edilmiş gelirlerin başında duruyor, elde ettiği kazanımları kendi şahsi iradıymış gibi dilediğine veriyor, aktardığı maddi kaynağın membası kendine ait değil, kanalları kendine ait değil, çeşmesi dahi kendine ait değil bu genel müdür sadece o çeşmenin başını tutan bir Gümüşhaneli, ne üzücüdür ki bu şahısın ayıbını örten bir susuzlar ordusu var onun uzattığı tastaki suyla Gümüşhane de spor kompleksi, cami gibi sosyal tesisler yapılıyor yani Gümüşhane’ye menfaati dokunuyor, Gümüşhane’yi seviyor, tabiî ki bunca hizmetine karşılık hemşerilerimizde onu çok seviyor fakat çeşmenin sadece başını gören hemşerilerimiz.
Üstelik bu genel müdür bunca yardımı hemşerilik bilinci için yapsa ne hoş ortada nahoş bir durum var ki bunu ileride milletvekili olabilmenin bir yatırımı olarak görüyor. Şayet öyle olmasa görevinin yetkilerini kullanarak bir başka yerdeki hemşerisini ekmeğinden etmeye onun tayinini oraya buraya çıkarmaya çalışmaz, üstelik bu davranışını da Gümüşhane’yi seven maddi imkanının yettiğince Gümüşhane’nin kamu kurumlarından fayda beklemeksizin fayda da bulunan Gümüşhane’yi ileri götürecek çalışmalarda bulunan ve kazancının tamamı helal olan bir insana karşı yapıyor.
Yani birisi başını tuttuğu çeşmenin suyunu bir menfaat beklentisi içinde hakkı olmayanlara dağıtırken, bir diğeri kendi çabaları ile kurduğu tulumbanın suyunu dahi hakkı olana veriyor.
Ne yazık ki Gümüşhanemizin o dürüst o eğilmez pulat gibi olan yapısına eğilip bükülmeleri yakıştıranlar var. Esnemek ile eğilmeyi hala karıştıranlar var ne yazık.
Biz çeşmenin başındaki adam olmayı değil ama suyu dilediğimiz yere akıtmayı kınıyoruz, belki de bu yüzden bu yazımız tepki görecek bazı kimseler hazmedemeyecek bu ifadelerimizi ama bir gerçek var ki insanlar eleştirebildiği gibi özeleştiriyi de yapabilmeli hatta eleştirilebilmeli de. Gerçek şu ki küçük menfaatler uğruna büyük değerler ayaklar altına alınmaz.
Yazımıza o çeşmenin başındaki genel müdürün ifadesi ile yön verecek olursak şöyle diyor; ‘’Küçük insanlar, kişiler ile büyük insanlar projeleri ile uğraşır’’ biz de Gümüşhaneli ye yakışan bir ifade kullanarak konuyu kapatalım ‘Kendini dev aynasında gören insanlar o ayna yerle bir olduğu an ne halde olduklarını dahi görecekleri bir aynaya sahip olamazlar’’ takdiri okurlarımıza bırakıyoruz… Büyük insanlar küçük insanlardan niye uğraşır, neden büyüklük taslanır…Büyüklük takvada değil midir de insan insanın ekmeği ile uğraşır…