Bu tür hayâsızca saldırılara daha önce de şahit oluyorduk. Fakat son dönemlerde aile gibi mukaddes bir kuruma bu denli şiddetli bir saldırıya şahit olmamıştık.
Daha önce gizliden gizliye yürütülen bu hayâsızca çalışmalar artık en üst perdeden yürütülüyor. Toplumu ifsat etmeyi, aile kurumunu yıkmayı, evliliklerin önüne engel olmayı, toplumda kişiliksiz ve kimliksiz bireyler yetiştirmeyi kafasına koyan bu güruh artık hayasız bir şekilde göstere göstere yapıyor yapacağını.
Kim mi bunlar?
Bunlar toplumsal cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyet adaleti, LGBTİ hakları deyip toplumun hayâ perdesini sonuna kadar yırtmayı amaçlayan; aynı zamanda kimliksiz ve cinsiyetsiz bir toplum yetiştirmeyi planlayanlar. Bunlar George Soros’un gayrimeşru çocukları…
Hatırlıyorum da 28 Kasım 2018’de Soros’un Açık Toplum Vakfı Türkiye’den çekileceğini söylemişti. Ve o dönemden sonra daha da artarak devam eden toplumu cinsiyetsizlieştirme projeleri…
Toplumun temel taşı olan aileyi hedef tahtasına oturtan bu güruh; yıllarca ailenin birliğini ve bütünlüğünü temelden sarsacak kanunların savunuculuğunu yaptı ve bu kanunların çıkarılması için de ciddi baskılar yaptı.
Ve üzülerek belirtmeliyim ki kısmen de başardılar, başarıyorlar.
Bu insanların fikriyatlarını veya üzerine kuruldukları düşünceyi biraz incelerseniz, mide bulandırıcı tiksinç bir şey… Toplumda her türlü gayri meşru ve gayri İslami ilişkiyi normal gören hatta ve hatta ensest ilişkiyi, sübyancılığı mubah gören pedofilik bir güruh işte bunlar.
Aynı zamanda evlilik gibi toplumu bir arada tutan, toplumdaki insani bağları kuvvetlendiren ve dinimizce emredilen bir sünnete de karşı bunlar. Bir yandan genç yaşta evliliği tecavüz olarak gören ve bu insanların ceza alması için gecelerini gündüzlerine katan bu Soros artıkları, öte yandan henüz 13 yaşındaki ‘‘çocukları’’ flörte teşvik ediyorlar.
Ve maalesef siyasallaşan toplumumuzda, insanlar siyaset konuşmaktan veya suni gündemlerle uğraşmaktan bu hayâsızca akını göremiyorlar. Gerçi bunlar da bunu bildikleri için şuan daha görünür bir şekilde ifsat çalışmalarını yürütüyorlar.
Ve işin bir acı tarafı da Milli(!) Eğitim gibi bir kurumla protokol imzalanarak bazı çalışmaların yapılıyor olmasıdır. Yani bunlar himaye ediliyorlar. Ve bu hayâsızca akına ‘‘dur’’ demek isteyenlere ise nefret suçu işliyor denilip saldırılıyor.
Kadını malzeme olarak kullanan bu yapılar; kadına aile/eş hegemonyasından kurtulun derken öte yandan kadını kendi süfli hesapları için meze yapıyorlar.