Yapılan son anketlere göre, 81 milyonluk ülkemizde 54,3 milyon aktif internet kullanıcısı ve 51 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı bulunmakta.
Şüphesiz, bu rakamların büyük çoğunluğunu genç nüfus oluşturmaktadır. Bu sonuçlar da ‘‘bilgi-teknoloji çağı’’nın doğal bir sonucu olsa gerek.
Ve bugün, gençliğin en büyük imtihanını sosyal medya ile verdiğini söylersek, yanlış söylemiş olmayız diye düşünüyorum. Zira bugün memleket olarak günde tam 7 saatimizi sosyal medya veya internet kullanımına kurban ediyoruz.
Özellikle de sosyal medya ağlarının çeşitlilik arz etmesi ve gençliğin giderek asosyalleşmesi, gençliği bu sanal/suni ortamlara itmektedir. Hal böyle olunca gençlik vaktini bu suni ortamlarda öldürmektedir.
Tabi, genelde tüm sosyal medya kullanıcılarının, özelde ise gençliğin, kendisini hiç tanımadığı insanlarla dolu bu ortama kabul ettirmesi de bir hayli zor oluyor. Bu durumu aşmak için de sosyal medya kullanıcıları farklı farklı yollara başvurarak, kendilerini bu ortama kabul ettirmeye çalışırlar.
Yani demem o ki, kendilerini kabul ettirmek, daha çok beğeni toplamak veya popüler olmak için türlü türlü yöntemlere başvurur bu sosyal medya kullanıcıları. Basit video paylaşımından, özel hayatın gizliliğini zedeleyecek paylaşımlara, hatta ve hatta çok yüksek binaların çatı katlarında hayatlarını tehlikeye sokacak hareketlere varana kadar. Ve daha neler neler…
Hatta en yakın geçmişte Ankara’da çatıdan çatıya atlayarak bunu videoya alıp sosyal medyada paylaşmak isteyen genç gibi mesela. Ve bunun adına ‘‘akım’’ diyorlar.
Evet, son zamanlarda sosyal medyada başlayan türlü türlü akımlar adeta virüs gibi bulaşıcı durumdalar. Ve sosyal medya kullanıcıları normal şartlarda hiç yapmayacakları hareket ve söylemlerde bulunuyorlar. Ne için peki? Sırf sosyal medyada daha çok beğeni toplayıp takdir edilmek için.
Hâlbuki gençliğin bugün çok daha farklı işler başarmaları ve bu işlerden dolayı takdire layık görülmeleri gerekirken, bugün gençlik yani sosyal medya kullanıcıları abes işlerle uğraşarak kendilerini kanıtlamanın derdindeler.
Bu durum sosyal medya kullanıcılarında veya toplumda kişilik erozyonuna neden olmakta. Sosyal medyada baş gösteren bu sosyal medya akımları, kişilere asla yapmam dedikleri şeyleri yaptırmaktadır.
Gençliği bu halde görünce hayıflanmamak elde değil. Çünkü bu şekilde gençliğin içi boşaltılmakta ve gençlik adeta uyuşturulmakta maalesef.
Artık gençliğin başını bu sosyal medyadan kaldırıp gerçek hayata yönelmesi gerek. Artık sosyal medya akımlarıyla değil, kendi şahsiyeti ile toplumda yer edinmesi ve topluma yapacağı hizmetler ile takdir edilmesi lazım.
ÖMER ARSLAN