Uyanır içimde yatan çocuk,
Kanat çırpar göğün sonsuzluğuna.
Sırtındaki garip gurebayla,
Bayramda iner sevinçle yeryüzüne.
……….
Bayram, sözcük anlamı olarak neşe, sevinç anlamlarına gelmekle birlikte büyükler için bayram deyince hemen çocukluk akla gelir. Ardından yüreğin en derin yerinden efkârlı bir of çekilerek; ‘’nerde o eski bayramlar’’ diye özlem cümlesi göz pınarlarını da harekete geçirerek dudaklardan dökülür.
Bayramlar, gerçekten de çocuklukla özdeşleşmiştir. Bunun nedeni sizce nedir? Neden bayram deyince akla çocukluk dönemi veya çocuklar gelmektedir? Bence bunun nedeni çocukluk döneminin herkes için ruhen içinde hiçbir katkı öğesi bulunmayan, katışıksız, katkısız, temiz bir zaman dilimini ifade etmesindendir. Çocukluk döneminde yediğimiz, içtiğimiz, kısaca yaşadığımız her şeyin gerçek tadını, kokusunu alırız. Çünkü çocukluk döneminde düşünceler temizdir.
- En ufak bir iyilik mutlu eder.
- Tertemiz bir gönülde yalana da riyaya da yer yoktur.
- Yürekte kir olmadığından ruh temiz kalır.
Ruhumdaki bütün kirlere inat, ‘’Aah nerde o eski bayramlar’’ diyorum. Gün doğmadan henüz vakit gelmeden bir asker komutu gibi ev halkını anamın o mübarek sesi dürterdi ‘’kalkın ‘’ bayram namazını kaçıracaksınız. Evi, heyecanlı ve telaşlı bir hal sarardı. Bir kuş adası ile kanatlarımızı açarak uçarcasına camiye koşardık cennete sorgusuz sualsiz girer gibi. Namaza başlamadan hocanın, ‘’safları sık tutalım şeytan aramıza girmesin’’ sözü gerçekten çok hoşuma giderdi. Namaz başlar başlamaz, bir huşû, bir huşû namaz biter bitmez ise camiden tarif edilemez heyecanla, telaşla çıkardık.
Biz de camiden çıkınca hemen bayramlaşma olmazdı. Namaza, yemek yenmeden gelindiğinden namazdan çıkan herkes kendi büyük ailesinin odasında toplanır, birlikte yemekler yenirdi. Bu arada sabah, kahvaltı türü yiyecekler değil, bayrama özel yapılan yemekler yenilirdi ve daha sonra büyüklerin elleri öpülerek bayramlaşma yapılırdı. Bayramda büyüklerin elleri öpülür ya dünyada kokladığım en güzel koku, her bayramda öptüğüm babamın elinin kokusuydu. Sanırım cennetteki güller, ancak bu kadar güzel kokardı… Daha sonra köyün odaları, evleri gezilerek eş dost, konu komşu ziyaret edilirdi. Her zaman bayramı bayram yapan sevdiklerimizle birlikte olmaktı. Neşeyi, sevinci birlikte yaşamaktı. Aileden, sevdiklerimizden uzak geçirdiğimiz bayramlar da bile kalbimiz hep onlarla atmaz mıydı? O zamanlar, bayramlar bayram gibi yaşanırdı.
Zamanın ruhuna yenilerek kirlenen ruhumuzun her şeyin gerçek tadını ve kokusunu alması sizce de mümkün müdür? İşte ondandır ki, en güzel bayramları çocuklar yaşar.
Seyit TOK