İlkesiz insanların ruhu huzura hasrettir. Çünkü onların damarlarında kan yerine kaos dolaşır. Bireysel ve toplumsal huzursuzluğun ana unsurlarının başında da bu ilkesiz insan müsveddeleri gelir.
İlkeli insan; gayesini bilen, hedeflerini doğru tespit eden, nereye varmak istediğinin farkında olan ve bundan daha önemlisi, varmak istediği noktaya kiminle nasıl erişeceğini bilen insandır. Onun pusulası hiçbir zaman şaşmaz, çünkü ona rehberlik eden ilkeleridir. Bu ilkeler sayesinde doğru ve verimli kararlar alır, bunları uygular ve anlamlı kılar.
İlkesiz insanların ise omurgaları zayıftır. Bundan ötürü en küçük çıkar depreminde karakterleri harabeye döner. Onlarla yol yürüyemezsiniz, almış oldukları kararlara güvenemezsiniz. Bunlar su değirmeninin taşı gibi dönerler, arada bir su kesilir ise durur su gelince tekrar dönmeye başlarlar. Yani, bazen yanlışlara karşı, doğru duruş gösterecekmiş gibi tavır ortaya koyacak olurlar, ancak sonra yanlışa destek olmaya devam ederler.
İlkesiz insanları görünce nedense aklıma hep şu hikâye geliyor.
Ağa ile marabası, ağanın at arabasında, kasabaya doğru gidiyormuş. Arabayı ağanın en gösterişli atı çekiyor, koşumlar da marabanın elindeymiş. Derken, bu gösterişli at patır kütür yola pisleyivermiş. Ağanın da aklına marabasını alaya alıp bir anlık eğlenmek maksadıyla bir hinlik gelmiş. Ağa, “Maraba, şu b...ku yersen, bu at da araba da senindir.” Demiş.
Maraba, düşünmüş, taşınmış kabul etmiş. Maraba, tiksinerek atın pisliğini yiyivermiş. Ağa bir an için keyiflenmiş, ama sonra dönüş yolunda her ikisinin de ağzını bıçak açmıyormuş. Köye yaklaştıkça ağayı sıkıntı basıyor, bir anlık keyif için düştüğü durumdan nasıl kurtulacağını düşüyormuş. Köylü onları bu şekilde görür ise onlara bunu nasıl izah edecekti. Maraba ise onurunun çiğnendiğine yanıyor, fakat köylünün, onun ağayı yürüttüğünü görür ise kendisini linç edeceklerinden korkuyormuş. Maraba, bu durumdan nasıl kurtulmalıyım diye düşünmüş. Sonunda Maraba, “Ağam, eğer şuradaki b...ku yersen ödeşiriz arabayı da sana geri veririm.” demiş. Vaziyeti kurtarmayı düşünen ağa, bir an bile düşünmeden kabul etmiş. Atın pisliği bir hışımla mideye indirmiş. Her ikisi de mutsuz, köye girerken marabası ağaya dönmüş; “Ağam, araba da at da giderken senindi, dönerken de senin. Peki, biz durup dururken bu b...ku niye yedik?” İşte ilkesizliğin sonucu b…k yemektir. İlkesiz insanların hangi pisliği yiyeceklerini bilemezsiniz.
Gönüllü tasma takıp, iplerini de efendilerinin eline veren ilkesiz b..k yiyenlerin şerrinden yüce Mevla’m, güzel ülkemizi ve necip milletimizi korusun!
Seyit TOK
İLKESİZLİĞİN SONU B... YEMEKTİR!
İlkesiz insanların ruhu huzura hasrettir. Çünkü onların damarlarında kan yerine kaos dolaşır. Bireysel ve toplumsal huzursuzluğun ana unsurlarının başında da bu ilkesiz insan müsveddeleri gelir.
İlkeli insan; gayesini bilen, hedeflerini doğru tespit eden, nereye varmak istediğinin farkında olan ve bundan daha önemlisi, varmak istediği noktaya kiminle nasıl erişeceğini bilen insandır. Onun pusulası hiçbir zaman şaşmaz, çünkü ona rehberlik eden ilkeleridir. Bu ilkeler sayesinde doğru ve verimli kararlar alır, bunları uygular ve anlamlı kılar.
İlkesiz insanların ise omurgaları zayıftır. Bundan ötürü en küçük çıkar depreminde karakterleri harabeye döner. Onlarla yol yürüyemezsiniz, almış oldukları kararlara güvenemezsiniz. Bunlar su değirmeninin taşı gibi dönerler, arada bir su kesilir ise durur su gelince tekrar dönmeye başlarlar. Yani, bazen yanlışlara karşı, doğru duruş gösterecekmiş gibi tavır ortaya koyacak olurlar, ancak sonra yanlışa destek olmaya devam ederler.
İlkesiz insanları görünce nedense aklıma hep şu hikâye geliyor.
Ağa ile marabası, ağanın at arabasında, kasabaya doğru gidiyormuş. Arabayı ağanın en gösterişli atı çekiyor, koşumlar da marabanın elindeymiş. Derken, bu gösterişli at patır kütür yola pisleyivermiş. Ağanın da aklına marabasını alaya alıp bir anlık eğlenmek maksadıyla bir hinlik gelmiş. Ağa, “Maraba, şu b...ku yersen, bu at da araba da senindir.” Demiş.
Maraba, düşünmüş, taşınmış kabul etmiş. Maraba, tiksinerek atın pisliğini yiyivermiş. Ağa bir an için keyiflenmiş, ama sonra dönüş yolunda her ikisinin de ağzını bıçak açmıyormuş. Köye yaklaştıkça ağayı sıkıntı basıyor, bir anlık keyif için düştüğü durumdan nasıl kurtulacağını düşüyormuş. Köylü onları bu şekilde görür ise onlara bunu nasıl izah edecekti. Maraba ise onurunun çiğnendiğine yanıyor, fakat köylünün, onun ağayı yürüttüğünü görür ise kendisini linç edeceklerinden korkuyormuş. Maraba, bu durumdan nasıl kurtulmalıyım diye düşünmüş. Sonunda Maraba, “Ağam, eğer şuradaki b...ku yersen ödeşiriz arabayı da sana geri veririm.” demiş. Vaziyeti kurtarmayı düşünen ağa, bir an bile düşünmeden kabul etmiş. Atın pisliği bir hışımla mideye indirmiş. Her ikisi de mutsuz, köye girerken marabası ağaya dönmüş; “Ağam, araba da at da giderken senindi, dönerken de senin. Peki, biz durup dururken bu b...ku niye yedik?” İşte ilkesizliğin sonucu b…k yemektir. İlkesiz insanların hangi pisliği yiyeceklerini bilemezsiniz.
Gönüllü tasma takıp, iplerini de efendilerinin eline veren ilkesiz b..k yiyenlerin şerrinden yüce Mevla’m, güzel ülkemizi ve necip milletimizi korusun!
Seyit TOK
Ekleme
Tarihi: 10 Mart 2023 - Cuma
İLKESİZLİĞİN SONU B... YEMEKTİR!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.