Ömrünü çöplükte geçiren karakarga
Bülbülün güle niçin yandığını bilmez (Seyit TOK)
Aşk, kâinatının yaratılış sebebi, varlığın mayası, hayatın asıl özüdür. Hem gönül dünyasının sultanı, hem şahı, hem şiirin, edebiyatın başta gelen temasıdır.
Edebiyatımızda pek çok kişi aşk üzerine güzel sözler söylemiştir. Bana göre, insanoğlunun yaratılışından beri yüreğinin bam telidir aşk.
“Sen, olmasaydın kâinatı yaratmazdım.” cümlesindeki en kutsi manadır aşk. İrem bağında, iblise mağlup olup yeryüzünde çileye talip olmaktır aşk. Zalim Nemrut’un yaktığı ateşi, gönlündeki ateşle gül bahçesine çevirebilmektir aşk. Kuyuya atılıp, ölüme terk edilmiş bir güzel çocuktur aşk. Yakup’un gözlerine bakmadan göremediğin, Yusuf’un gömleğindeki mucizevî kokudur aşk.
Vatan, millet, namus, bayrak uğruna kırk çeri ile Çin sarayında Kürşat’ça ölmek; ama yine de yenilmemektir aşk. “Ey Türk! Üste mavi gök çökmedikçe, alta yağız yer delinmedikçe senin ilini, töreni kim bozabilir.” deyip, çağlara Türk’ün aksisedasını ebedi taşa yontturmaktır aşk. Aksakallı dedem Korkut’un, Alperenlerin kulağına, Allahu ekber, Allahu ekber diye okuduğu ezandaki ilahi sestir aşk. Bağ, gül, sema ve sevgili… Hepsi bahane, maksat daima O’dur. “Allah ile olduktan sonra ölüm de ömür de hoştur.” deyip girdap oluşturarak her şeyi içine alan Mevlana’daki “ hamdım, piştim, yandım” duygusuyla oluşan coşkun bir seldir aşk.
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni, Ben yanarım dünü günü bana seni gerek seni. Yunus’tur benim adım, gün geçtikçe artar oldum. İki cihanda maksudum bana seni gerek seni.”
Yunus’un bu dörtlüğündeki feryad-ı figanı, sevgiliye kavuşma arzusudur aşk. Enel Hak demektir aşk. Bir olmak, yok olmak ve yokluğun varlığının kucağında Allah’ı bulmaktır.
“Kumandanlarım, askerlerim! Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olursa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya şehit olur cennete girerim.” diyerek kefene sarılmış Sultan Alparslan’ın nidasındaki kararlılıktır aşk.
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacumdan tabib, Kılma derman kim helaküm zehri dermanundadır.”
(Aşk derdiyle hoşem ey tabip bana ilaç verme, derdime derman olma. Çükü beni helak edecek şey, derman dediğin o zehirdedir.) Fuzuli’ye dermanı, zehre tercih ettiren güçtür aşk.
Aslı’nın zülüflerini tutuşturan Kerem’in külüdür aşk. Karacaoğlan’ın sazında, selvi boylu, ince belli, yanağı benli, pınar başındaki al yazmalı bir Türkmen kızıdır aşk. Yağız bir Anadolu delikanlısının, mehtaplı bir gecenin sukutunda muhabbet şarabını yavuklusuyla yudumlaması ve gül yüzlü sevgilinin dudağının ateşiyle yanmasıdır aşk. Saza söz veren, neye nefes veren velhasıl kelam yaşamanın gayesidir aşk.
Seyit TOK