İnsanlar, çok üzüldüğünde ve aşırı sevindiğinde gözlerinden bir sıvı gelir. Buna gözyaşı deriz. O zaman aklımıza şöyle bir soru geliyor. Gözden gelen yaş sadece bir sıvı mıdır?
Duygularımız ne zaman şaha kalkıp dörtnala koşsa gözlerimizden yaşlar coşar ve dizgin tutmaz olur. Bence bu durum, insan olmanın en güzel, en kutsal ruh halidir. Timsah gözyaşlarını dökmede hünerli olanları bir kenara koyar isek, sizce de öğle değil mi?
Aslında yaşadığımız bazı hadiselerin sonucunda duygu yoğunluğunun yüreğimizi sarsması ve titretmesiyle birlikte bedenimizin ve ruhumuzun rahatlaması için ortaya koyduğu tepkidir gözyaşı.
Evrensel vicdana sahip olanlar için gözyaşlarının ne bölgesi ne ırkı ne mezhebi ne de rengi vardır. Gözyaşları, duygularımızın coşmasıyla aynı ırmaktan aynı ummana akar, yani yönü de vardığı yer de aynıdır. Ayrıca yürekten akıp gelen gözyaşı sadece bir sıvı değildir. Gözyaşları, bazen ruhumuzu hoş eden bir sevap, bazen pişman olunmuş ve tövbe edilmiş bir günah; bazen başı okşanan bir yetim, bazen bir öksüz; bazen sevdiklerinin hasreti, bazen yıllar sonra varılan vuslat; bazen milli bir acı, keder, felaket, bazen milli bir sevinç; bazen çetin yolar aşıldıktan sonra gelen başarı, bazen başarısızlık; bazen yeis, bazen yeis içindeki umut; bazen yıkılan dağın baba, bazen cennetin meleği olan anne; bazen muştu olan bir çocuk, bazen toprağa verilmiş bir evlat; bazen soğuk toprağın koynundaki yüreğinin yarısı eş; kısaca gözyaşı, çaresizlik içinde bir çare aramadır. Gözlerimizdeki yaş, timsah gözyaşları yani hiçbir duygu içermeyen bir sıvı değildir. Kısaca her damlası acı, hüzün, hayal kırıklığı veya heyecan, sevinç, başarıdır.
Dün başkaları oyalandı bu geçici handa bugün de biz oyalanıyoruz. Bunun farkında olmalıyız. Yaratılmış her mahlûkata değer verip, gücümüz yettiğince de insanların dertleriyle hemdert olmalıyız. Başkalarının gözyaşını da kendi gözyaşlarımızı da yine o tertemiz yüreklerimizle silmeliyiz.
Seyit TOK