Son zamanlarda hayatın her alanını etkileyen bilişim teknolojileri ve özellikle internet üzerine yazdığı kitabında Hubert Dreyfus, internetin tele-mevcudiyet halinden bahseder. Bedenden ayrı mevcudiyet ve bedeni geride bırakarak var olabilme imkanı, beyinlerde eriyip giden bilgi ve imajları depolayabilecek hard-diskler, dudakları oynatmadan gülümseyebilme, nefes olmadan konuşabilme, mekânsal engelleri ve bağları aşarak ortak bir şimdide bir arada olma şansı, kısacası hastalanmadan, unutmadan, çürümeden mutluluğun kazanımı, bir tür edebi saadet, birer melek ya da ebedî kalıcılardan olma imkanlarından bahseder (Demir, 2016). Bu durumda teknoloji şeffaflaşır, görünmez ve üzerinde fazla düşünülmez olur. İzleyici ya da kullanıcı teknolojinin varlığını unutur ve kendisini o ortamda mevcut hisseder. Tele-mevcudiyet uygulamalarında özne, fiziksel olarak ne kadar uzakta olsa da kendisini deneyimin içinde mevcut hisseder hale gelir (Aslan, 2018).
Tele-mevcudiyetin tam da bu günleri ilgilendiren kısmı sanal dünyadaki eğitim ortamlarıdır. Yüz yüze eğitim ile -birçok eleştiriye maruz kalan- uzaktan eğitimi, gerek olumlu gerek olumsuz yönleri ile değerlendirilmesini gerektiren pek çok durum ortaya çıktı. Bu değerlendirmeler sonucunda az katılımdan ve keyfiyetten şikâyet edilen uzaktan eğitimlerin aslında yüz yüze eğitimdeki mevcudiyet üzerinde de detaylı düşünülmesi gerekeceği fikri ortaya çıkmaktadır. Bu durumda yüz yüze (okulda) devam eden eğitimde fiziksel olarak katılım sağlayan bireylerin zihnen ve ruhen katılımı ile başarısının oranı, online (uzaktan) eğitimdeki durum karşılaştırılmalıdır. Online eğitime katılmayan bireyin yüz yüze eğitime fiziksel olarak katılım sağladığı halde zihnen oradaymış gibi göründüğüne aldanmamak gerekir.
Tele-mevcudiyet kavramının yansıması ile bakıldığında, yüz yüze eğitimde sadece bedensel mevcudiyetin bireyin eğitimi için tamamen yeterli olmayacağı görülmektedir. Bu noktada aslında bireyin kendi eğitiminin sorumluluğunu yüklenebilecek, öğrenmeyi öğrenmek isteyecek, eğitiminin gerekçesini kavrayacak şekilde bir eğitim anlayışı geliştirilmesi anlamlı olacaktır. Doğru bir eğitim için sadece orada bulunmanın ve yoklamaya dâhil olmanın yeterli olmayacağı göz önünde bulundurulduğunda hem bedensel hem de zihinsel mevcudiyetin önemi ve gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu durumda hem uzaktan eğitimde tele; hem de yüz yüze eğitimde bedensel mevcudiyetin kalitesi tamamen kişinin kendi seçimine ve isteğine bağlıdır. Burada önemli olan bireyin zihinsel olarak eğitiminin önemini kendisinin gerekçelendirmesidir. Böylece eğitim hangi platformda yapılırsa yapılsın, ister okulda ister internet başında, mevcudiyet ve orada hazır bulunma oranı da artacaktır.
Eğitimin sanayi devrimiyle aile ortamından okula taşındığı gibi bugün de yeni şartların eğitim üzerine etkisinin olup olmadığı üzerinde düşünülmelidir. Her yeni teknolojinin, eskisini silip süpürdüğü bir gerçektir. Eğitimdeki bu yeni durumlar; kültür, toplum ve düşünceleri de değiştirecektir. Değişimin hızından en iyi şekilde yararlanarak, tele-mevcudiyeti kapsayan okul ve eğitim teknolojileri yeniden tasarlanmalıdır. Bu yeni duruma karşı bir felsefe ve kültür geliştirmenin önemi açıktır.
Bugün üzerine düşünülmesi gereken bazı sorular ile karşı karşıyayız. Eğitimde ve diğer birçok alanda teknoloji vasıtasıyla ilişkiler kurmak, bugüne kadar öğrendiğimiz gerçeklerimiz üzerinde nasıl bir etkide bulunabilir? Neler kazanıp neler kaybedebiliriz?
KAYNAKLAR
Demir, M. (2016) İnternetin Ontolojisi Tele-Mevcudiyet Olarak Varoluş/ Üsküdar Kültür, Sanat ve Medeniyet Dergisi (https://www.academia.edu/37662586/%C4%B0nternetin_Ontolojisi_Tele_Mevcudiyet_Olarak_Varolu%C5%9F_Metin_Demir)
Arslan, C. (2018) Dijital Yeniden Üretim Çağında Sanat Eseri: “Aura” Kavramının Dijital Sanat Bağlamında Yeniden Değerlendirilmesi. Art-Sanat 9. (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/783692)