Kamu kurum ve kuruluşlarında, kurumu temsil eden yöneticilerin oturduğu odaya makam denir. Türk kamu yönetiminde makam deyimi, kurumu ve kurumsal otoriteyi temsil ve ifade eder.
Her dönem için makamların özel bir önemi, etkinliği, üstünlüğü ve ayrıcalığı vardır. Kısaca makam güç demektir. İnsanoğlunun içerisinde bir tür vardır ki, var olduğu günden bu güne her daim gücü elde etmek için her yolu mubah saymıştır. Bazıları, gücü elinde bulundurmak için yeri gelmiş en yakınlarını boğazlatmış, yeri gelmiş varlığını borçlu olduğu kişileri gözünü kıpmadan sırtından bıçaklamış; yeri gelmiş masumların kanlarıyla yıkanarak, masumların bedenlerini basamak yapıp bunların üzerinden makamlara yükselmiştir. Bu fütursuz anlayıştan dolayı da dünya masumların feryatlarının yankılandığı yaşanmaz bir yer haline gelmiştir.
Günümüzde de makamın cazibesini görüp, onu elde etmek için her türlü maymunluğu, soytarılığı, kişiliksizliği kişiliğine şiar edinen bazı şarlatanlar sonunda kendilerinin makamlara kurban olmasını engelleyememektedir. Makamlar hak etmeden sahip olanlara serap gibi palırdar, üzerlerinden bulut gibi bir anda geçer gider. Sonunda kendilerini mecalsiz bir halde kuş uçmaz; kervan geçmez kızgın çölün ortasında ne yapacaklarını bilemez halde bulurlar. Aslında hak etmediği bir makamda oturanlara en büyük kötülüğü başta kendileri sonra da ona bu makamı verenler yapmış değil midir? Nasıl ki, bir meyveyi, bir sebzeyi veya bir tahıl ürününü tam olgunlaşmadan yemek, mideyi rahatsız ediyor ise olgunlaşmadan, yani kendini yetiştirmemiş, emeksiz, hormonlu büyümüş kişiler hak etmediği makamlara getirildiğinde de iş üretmesini bir yana bırakın kurulu düzeni bile işletemediğinden kaos ortamı oluşturduğuna şahit olmuyor muyuz?
Makamları işgal eden kişiler, alanlarında uzmanlaşmış ve bencilliğini ve egolarını yondurarak tornadan, törpüden geçmiş, insanları rahatsız edici özelliklerinden kurtulmuş, dünyanın onların egolarının ekseni etrafında dönmediğini bilen, görevin kutsallığına canı gönülden inanan, makamdan güç alan değil, makama güç veren kilerden seçilmesi en doğru olan değil midir? Hak ve adalet güneşi Hz. Ömer’in, ‘’Kişiliğini makamdan alanlar, makamdan sora kişiliksiz kalırlar.’’ Sözü, bu konuda yolumuzu aydınlatan en güzel misallerden değil mi?
Bana göre, dünyanın en gerçekçi yönü hayatın müddetinin kısa ve lezzetinin de geçici olduğudur. Akıllı insanın, dünyanın göz kamaştıran seraplarına kapılmaması, dünya sevgisine aldanmaması ve haddini bilerek hak etmediği makamlara yapay rüzgârlarla ulaşıp; ondan sonra üzerinde oturamadığı makamların ağırlığı altında ezilmemesi gerekir.
Hak edilmeden oturulan makamlar, oturanı pres makinesi gibi ezer ve hurdaya ayırır. Hakikattir ki, cüceler, devlerin makamında hüküm süremez. Oturma kardeşim!
Seyit TOK