Her çobanın güttüğü koyunlar, özgürlük uğruna ölmeği bilmez.(Seyit TOK)
Türk milletinin, en belirgin özelliklerinden biri özgürlüğüne düşkün olmasıdır. Tarihin karanlık devirlerinden beri, farklı coğrafyalarda, Türk milletinin devleti, süregelmiştir. Nesilden nesile sürdürülen devlet hayatı bu büyük milletin her ferdinin şuurunda kök salmıştır. Tarih boyunca Türk devletlerinden biri yıkılırken enkazının üzerine bir yenisinin kurulması hep bu ulvi şuurun neticesidir. Türk milleti geleceğini devletiyle bir görmüş,” Allah devlete ve millete zeval vermesin “ diyerek dualarını da devletinden ve milletinden esirgememiştir.
Bilindiği üzere tarihte bilinen ilk Türk devleti, Asya Hunlarıdır. Asya Hun imparatorlarından Çi-çi Han, “Hiçbir Türk’ün anlında esaret damgasını taşımaya tahammül edeceğini zannetmem.” diyerek o tarihten günümüze değişmeyen Türk milletinin karakterini ortaya koymuştur.
Konu özgürlük olunca Kürşat’ı anmadan geçemem. Çünkü Kürşat, özgürlüğün timsali olmuş bir kahramandır.
Çinlilerin esir edip çeşitli işkencelerden geçirdiği Türkleri kurtarmak için bir plan yapan yiğitler yiğidi Kürşat, Çin hükümdarının tedbiri kıyafet yaparak halkının içinde gezdiğini Çin kalesine yerleştirdiği casuslar sayesinde öğrenir. Çin hükümdarının ne zaman kıyafet değiştirerek halkın içine çıkacağını öğrenen Kürşat, kırk can yoldaşıyla Çin hükümdarını kaçırıp, değiş tokuş yaparak esir olan Türkleri kurtarmayı planlar. Cani Çin hükümdarına pusu kurulur; ama beklenmeyen bir şekilde gök delinmişçesine yağmur yağmaya başlar. Çin hükümdarı da bu durumda dışarı çıkmaktan vazgeçer.
Kurt bakışlı Kürşat, plan duyulursa, Çin İmparatorunun, esir olarak tuttuğu Türkleri öldüreceğinden endişe eder. Bunun için planını değiştiren Kürşat, kırk arkadaşıyla Çin kalesine ani bir baskın düzenleyip esirleri kurtarmayı düşünür. Çin kalesine, ölüme meydan okuyarak dalan Kürşat ve arkadaşlarının üzerine yerden bitercesine Çin askerleri saldırır. Kırk aslanın sesiyle yankılanan Çin kalesi o zamana kadar böyle kahramanlar görmemişti.
Kürşat ve kahraman arkadaşları asil kanlarını çok pahalıya satarlar. Kale, Çin askerlerinin ölüsüyle dolar. Ama kaçınılmaz son gelir, Kürşat ve arkadaşları uçmağa varır.
Kırk fidan, kutsal bir amaç uğruna göz kırpmadan ölüme atılmışlardır. Bu milletin asil evlatları, söz konusu vatan olduğunda, “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!” diyerek her devirde cepheye koşmuştur ve koşmaya devam edecektir.
Dost, düşman bilir, Türk milletinin gözü pek evlatları tarih de olduğu gibi bugün de kendi varlığını cennet vatanının varlığına armağan etmekten bir an bile tereddüt etmeyecektir. Pek tabidir ki, tarih boyunca boynunda tasma taşıyan milletler bu ulvi duyguyu anlayamaz.
Seyit TOK