Oğuz obasında gamdan, kan ve gözyaşından uzak savaşsız günlerin yaşandığı huzurun tüm yüreklerdeki acılara merhem olduğu zamanlardı...........
Güneş, Oğuz obasının yiğit balalarını, ana şefkati ile kucağında ısıtırken, garptan esen rüzgârlar ise en güzel ninnilerini Kürşat yürekli Oğuz balalarının saçlarını okşayarak Türk’ün büyük rüyası Kızılelma’yı sadece kulaklarına değil, yüreklerine de fısıldıyordu.
Huzur ve barışın Oğuz obasında yarenlik ettiği zamanlar olduğundan Atam Korkut, sevenlerin kavuşmasına vesile oluyor, toylar kuruyor; soy soyluyor, boy boyluyordu. Oğuz’un yiğitleri Atam Korkut’un değişleriyle büyülü rüyalara dalıyor, dokuz tuğu yeryüzünün dokuz bölgesinde dalgalandırmayı düşlüyorlardı.
Yine bir gün, Atam Korkut yiğit Türk balalarını başına toplamış, kopuzunun tellerine vurarak Türk’ün töresini, hasretlerini, değerlerini onların gönlüne nakış nakış işliyordu.
Atam Korkut, kopuza ses veriyordu,
Cesarette, özgürlükte Türk’ün yoldaşı,
Türk gibi asil, Asena, Börteçine …
Atam Korkut’un büyülü sözlerinden sonra, Oğuz balalarının her biri geniş bozkırlarda şahbaz atlar üstünde kanatlanırken boz yeleli bozkurdu yol arkadaşı olarak gözünde canlandırıyordu.
Sohbetin büyüsünde yol alan Oğuz'un yiğit balaları zamanın nasıl geçtiğini anlamadan Atam Korkut, haydin balalar vakit hallice oldu. Yatmadan önce, bize bunca nimeti veren
yaratana şükür duası etmeyi unutmayın! Sözü ile sohbetini sonlandırınca Oğuz’un yiğit balaları kurdukları hayalin etkisinden kurtulmadan uykunun derinliklerine dalıyorlardı.
Sabah, güneşinin ilk ışıkları obayı uyandırmak için obanın sırtını okşarken Kürşat yürekli Türk balalarından biri, şahbaz atına binerek akşam hayalinde canlandırdığı bozkurdu bulmak ve milli rüyalarını gerçekleştirme amacıyla onunla yol arkadaşı olma sevdasıyla atını kanatlandırıp bozkırların derinliklerine delice sürdü. Vakit çok geçmeden sarp bir geçitte bir kurda rastladı. Heyecanından buldum diye haykırdı. Emin olmak için ‘’Sen kurtsun değil mi?’’ diye sordu. Hem de özüyüm diye cevap aldığında heyecanından nefes alıp vermesinin iki kat arttığını hissediyordu. Duygularını, hayallerini tanıştığı kurda anlatıp, onun gibi cesur, yiğit, özgürlüğüne düşkün asil biriyle hedefe birlikte varmak istediğini hevesli hevesli anlattı.
Oğuz balasının isteğini kurt kabul etti. Birlikte geçirdikleri bir hafta zaman zarfında Oğuz balası, kurdun yaptıkları karşısında hayal kırıklıkları yaşıyor, yüreği parçalanıyor ve beyninde deli sorular oluşuyordu. Nasıl olur da Atam Korkut gibi bir bilge yanılır? O yaşına kadar, Atam Korkut’un tespitlerinde yanıldığına ne şahit olmuş ne de şahit olanı duymuştu. Hemen kurtla arkadaşlığını bitirip Atam Korkut’un önüne diz vurdu. Aksakallı Atam Korkut, Oğuz balasını süzünce hayal kırıklıkları içerisinde kulaç attığını görüyordu. Söyle bakalım dedi. Bala hayalleri yıkılmış halde, Aksakallı Atam Korkut, bozkırda bir kurda rastladım ve onunla yoldaş oldum. Ancak ikiyüzlü, münafık, yüzsüz, menfaatleri uğruna herkese yanlış yapabilen bir karaktere sahipti. Söylediğiniz gibi hiç de asil değildi. Dedi.
Aksakallı bilge Atam Korkut, bak yiğit oğul, insanlarda olduğu gibi kurtlar da çeşit çeşittir. Bunların bazılarından sana bahsedeyim, meyve kurtları vardır ki, bunlar girdikleri her meyveyi çürütür ve beslendikleri meyvelerin içine pislerler. Bir de sırtıkara kurtlar vardır ki, bunlar her türlü yalanı söyler, ikiyüzlülüğü, münafıklığı yapar. İftira atmada ustadırlar, arabozuculukta şeytana taş çıkartırlar. Menfaatleri söz konusu olduğunda göz kırpmadan herkese yanlış yaparlar. Kutsalları menfaatleridir. Sen sırtıkara kurtlara denk gelmişsin, onlar güvenilmez ve çok tehlikeli kurtlardır. Türk’e dost ve yaren olan asil kurt, bozkurttur. Onlar ki, ilkelerinden ve kutsallarından taviz vermezler. Ne eğri büğrü yollarda yürürler ne de ilkesiz, karaktersiz insanlarla yoldaş olurlar. Diye aksakallı Atam Korkut, Oğuz balasına tarihi nasihatlerini verdi.
Oğuz'un yiğit balası, her kurdun Türk’ün yol arkadaşı ve gönül simgesi olamayacağını Atam Korkut’un sözlerinden anlamıştı. İçinden asil BOZKURTlara selam olsun diye haykırıyordu.
Seyit TOK