tuzla escort bayan avcılar escort bayan beykoz escort bayan arnavutköy escort bayan bağcılar escort bayan escort izmir online casino india real money bodrum escortlar ankara bayan escort casino siteleri
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort
Seyit  TOK
Köşe Yazarı
Seyit TOK
 

SERÇE KARTAL YUVASINDA BÜYÜSE DE

Yüce bir dağ, iki yanında sıralanmış dağları kolları altına almış, onlara baba şefkati ile çağlar boyu kol kanat germişti.  Üzerine kondurduğu yalçın kayalar ise bir bilgenin kafasına taktığı sarık mağrurluğuyla göğe doğru yükselmişti. Bu dağın yamaçlarını dünyada nadir görülen en güzel ağaçlar ve bitkiler örtmüştü. Dağın eteği ise göz alabildiğine düzlüklerden oluşmuştu. Bu, muhteşem manzara onu gören her ressamı kıskandırmış ve büyüsünde onları sarhoş etmişti.           Doğa harikası olan bu yerde buraya  herkesten daha tutkulu bir âşık ile bağlı şahbaz namıyla anılan ünlü bir kartal yaşamıştı.  Bu yüce dağın üzerindeki yalçın kayaların göğe elinin değdirdiği yere yuvasını yapmış, oradan avlarını gözüne kestirmişti. Her akşam geçenin sessizliğinde derin uykulara  dalmış,  sabahları ise buluttan yorganların üzerinde uyanmıştı.  Uyandıktan sonra her gün ilk iş olarak iki kulaç uzunluğunu bulan kanatlarını açarak bir tayyare gibi yere doğru süzülmüş ve  tekrardan yuvasına dönmüştü. Bu hareketiyle uyuşan kanatlarını canlandırmış,  ayrıca ruhunu da dinlendirmişti. Her sabah yere doğru süzülüp, yuvasına tekrar dönmüş ve önündeki manzaraya bakarak, cennet mi? İşte yurdum diye içinden geçirmişti.           Şahbaz kartal, kartallar içerisinde en gözde olanmış. Diğerlerinden daha iri cüsseli, gözü pek ve daha akıllı imiş. Kartallar, kendilerine anlatılan efsanelerde bile ondan daha cesur olanını ve ondan daha iyi avcı olanını duymamıştı. Onun  gözünden kaçan ne bir avı ne de keskin pençelerinden kurtulan bir düşmanı olmuş.          Onun için sıradan bir gün gibi başlayan o gün ceylan sürüsüne dalmış  bir maralı midesine indirmiş sonra da gökyüzünde endamlı endamlı süzülürken yerdeki çalılar üzerinde alelade duran yuvadaki yumurtaları  görmüş. İçinden kartal, ne kadar yüksekten uçarsa uçsun gözü hep yerde olmalı diye geçirmiş. Bir süzülmeyle yuvaya varmış. Serçe yumurtaları diye mırıldanmış. Yumurtaları yemek istemiş fakat midesi buna izin vermemiş. Çünkü midesinde boş yer yokmuş. Ama yine de onları yuvada bırakmak istememiş. Birkaç yumurtayı pençeleri arasına özenle sıkıştırmış. Yumurtalardan birini de gagasına alarak yuvasına varmak üzere kanat çırpmış Yuvasına doğru yol alırken pençelerine özenle yerleştirdiği yumurtalar pençelerinin ağırlığına dayanamayıp kırılmış. Yuvasına vardığında sadece gagasındaki  serçe yumurtası kalmış.  Bu yumurtayı, kendi yumurtasının yanına bırakmış. Kartal, daha sonraki zamanlarda birkaç kez serçe yumurtasını yemeğe niyetlenmiş ise de içindeki anlam veremediği bir his her niyetlenmesinde yumurtayı yemesine mani olmuş.            Zaman, dağların arasından sonsuzluğa doğru akarken, yumurtalar içindeki canların nefes alması için çatlamış. Şahbaz kartalın artık iki yavrusu varmış. Kartal, serçe yavrusunu kendi yavrusundan hiç ayırmamış. Kendi yavrusunu et parçalarıyla besleyip büyütürken, serçe yavrusunu da arpa, buğday ve darı tarlalarından getirdiği yemlerle besleyip büyütmüş.             Şahbaz kartalın bölgesinde onun güçlü pençelerinde birçok yakınını kaybeden büyük ve sinsi bir yılan yaşarmış. Sinsi yılan, şahbaz kartaldan alacağı intikam gününün hayaliyle yaşama tutunmuş. Yılan, diğer kartalların yakınına kadar yaklaşıp onlardan şahbaz kartal hakkında sinsice bilgi toplarmış.  Hiç beklemediği bir gün ihtiyaç duyduğu bilgiye ulaşmış. Sinsi yılan iki kartalın, şahbaz kartal hakkında konuşmalarından kartalın yuvasının yerini ve de yuvasında yavruları olduğunu da öğrenmiş.  Hiç zaman kaybetmeden sinsi planını hayata geçirmek için acele etmiş.  Her doğan gün kartalın avlanmaya çıkmasını beklemiş, onun bölgeden uzaklaşmasını fırsat bilmiş ve kartalın yuvasına doğru sürüne sürüne ilerlemiş. Kartal, ona yaklaştığında yalçın kayaların derin yarıklarına girmiş. Bir diğer gün aynı fırsatı beklemiş  yavaş fakat kendinden emin bir şekilde kartalın yuvasına doğru yol almış.           Gün, şahbaz kartalın yuvasındaki yavruların üzerinde her doğup battığında yavrular biraz daha büyümüş. Şahbaz  Kartal, yavrularını acımasız hayatın tehlikelerine karşı, onları eğitmiş ve onlara tüm birikimini aktarmış.  Gün gece ile yarışmış ve yavrular günden güne serpilip büyümüş.             Sabırla, hiç yılmadan yol alan sinsi yılan ise sürüne sürüne sonunda şahbaz kartalın yuvasına yaklaşmış.  Şahbaz kartal,  yuvadan ayrıldıktan sonra sinsi ve hain yılan, yuvadaki yavrulara aniden saldırıya geçmiş. Saldırıdan birkaç saniye önce tehlikeyi sezen yavrular bir kanat çırpmasıyla yuvadan uzaklaşmış ve yılanın ani ve  ölümcül saldırısından kurtulmuş. Serçe yavrusu, korkudan kendinden geçmiş, yüreği göğüs kafesinden çıkacak gibi gümbür gümbür atmaya başlamış.  Kartal yavrusu ise kısa bir şok geçirdikten sonra kendine gelmiş.  Kartal yuvasında canlı yılan olamaz, kartal yuvasında ancak ölü yılan olur! Diye bağırmış  yavru kartalın naraları yalçın kayalardan ovaya doğru yankılanmış.  Kartal yavrusu, birden serçe yavrusuna dönmüş ve yılana birlikte saldıralım demiş.  Ancak serçe yavrusu korkudan onu duymamış.               Kartal yavrusu, yılanla çetin ve büyük bir mücadele girişmiş. Bir ara yılanın onu sarmasıyla zor anlar yaşamış. Serçe yavrusundan onu kurtarması için yardım beklemiş, ama beklediği yardım bir türlü gelmemiş. Sertleşmeye başlayan gagasını ve artık iyice irileşmiş pençelerini kullanarak yılanın sarmalından kurtulmayı başarmış. Öğrendiği savaş taktiklerini yılanın üzerinde deneyen yavru kartal, keskin pençesini her savurmasında yılandan bir parça koparmış. Kartal yuvasından intikam almak isteyen yılan bu yanlış düşüncesinin bedelini hayatıyla ödemiş. Yılanın unuttuğu, önemli bir ayrıntı varmış. Kartal, yavru da olsa kartal imiş.            Şahbaz kartal, yuvaya döndüğünde gördüğü manzara karşısında şaşırmış. Yavru kartal yılanın hakkından gelmiş; ancak kendisi de çok bitkin düşmüş. Zor anında yardımına koşmayan birlikte büyüdüğü serçe yavrusuna çok kızmış ona bağırmış, neden kendisine yardım etmediğini sormuş. Ama serçe yavrusunun korkusu hâlâ geçmediğinden onu duymamış bile. Şahbaz kartal, durumu anlamış ve yavrusuna, bak evlat!  Söyleyeceklerimi hiçbir zaman unutma. Serçe, kartal yuvasında büyüse de serçe serçedir, ondan kartal gibi davranmasını bekleyemezsin!          Hayatta asıl tuhaf olan şey serçelerin kartal olmaya  çalışmasıdır. Serçe, kartal olmaya özenir ise o çok sevdiği canından olur. Diyerek, hem yavru kartala önemli bir nasihat vermiş  hem de kendini şahbaz kartal sanan serçelere hadlerini bilmelerini hatırlatmış.. Seyit TOK
Ekleme Tarihi: 20 Ocak 2023 - Cuma

SERÇE KARTAL YUVASINDA BÜYÜSE DE

Yüce bir dağ, iki yanında sıralanmış dağları kolları altına almış, onlara baba şefkati ile çağlar boyu kol kanat germişti.  Üzerine kondurduğu yalçın kayalar ise bir bilgenin kafasına taktığı sarık mağrurluğuyla göğe doğru yükselmişti. Bu dağın yamaçlarını dünyada nadir görülen en güzel ağaçlar ve bitkiler örtmüştü. Dağın eteği ise göz alabildiğine düzlüklerden oluşmuştu. Bu, muhteşem manzara onu gören her ressamı kıskandırmış ve büyüsünde onları sarhoş etmişti.
          Doğa harikası olan bu yerde buraya  herkesten daha tutkulu bir âşık ile bağlı şahbaz namıyla anılan ünlü bir kartal yaşamıştı.  Bu yüce dağın üzerindeki yalçın kayaların göğe elinin değdirdiği yere yuvasını yapmış, oradan avlarını gözüne kestirmişti. Her akşam geçenin sessizliğinde derin uykulara  dalmış,  sabahları ise buluttan yorganların üzerinde uyanmıştı.  Uyandıktan sonra her gün ilk iş olarak iki kulaç uzunluğunu bulan kanatlarını açarak bir tayyare gibi yere doğru süzülmüş ve  tekrardan yuvasına dönmüştü. Bu hareketiyle uyuşan kanatlarını canlandırmış,  ayrıca ruhunu da dinlendirmişti. Her sabah yere doğru süzülüp, yuvasına tekrar dönmüş ve önündeki manzaraya bakarak, cennet mi? İşte yurdum diye içinden geçirmişti. 
         Şahbaz kartal, kartallar içerisinde en gözde olanmış. Diğerlerinden daha iri cüsseli, gözü pek ve daha akıllı imiş. Kartallar, kendilerine anlatılan efsanelerde bile ondan daha cesur olanını ve ondan daha iyi avcı olanını duymamıştı. Onun  gözünden kaçan ne bir avı ne de keskin pençelerinden kurtulan bir düşmanı olmuş. 
        Onun için sıradan bir gün gibi başlayan o gün ceylan sürüsüne dalmış  bir maralı midesine indirmiş sonra da gökyüzünde endamlı endamlı süzülürken yerdeki çalılar üzerinde alelade duran yuvadaki yumurtaları  görmüş. İçinden kartal, ne kadar yüksekten uçarsa uçsun gözü hep yerde olmalı diye geçirmiş. Bir süzülmeyle yuvaya varmış. Serçe yumurtaları diye mırıldanmış. Yumurtaları yemek istemiş fakat midesi buna izin vermemiş. Çünkü midesinde boş yer yokmuş. Ama yine de onları yuvada bırakmak istememiş. Birkaç yumurtayı pençeleri arasına özenle sıkıştırmış. Yumurtalardan birini de gagasına alarak yuvasına varmak üzere kanat çırpmış Yuvasına doğru yol alırken pençelerine özenle yerleştirdiği yumurtalar pençelerinin ağırlığına dayanamayıp kırılmış. Yuvasına vardığında sadece gagasındaki 
serçe yumurtası kalmış.  Bu yumurtayı, kendi yumurtasının yanına bırakmış. Kartal, daha sonraki zamanlarda birkaç kez serçe yumurtasını yemeğe niyetlenmiş ise de içindeki anlam veremediği bir his her niyetlenmesinde yumurtayı yemesine mani olmuş. 
          Zaman, dağların arasından sonsuzluğa doğru akarken, yumurtalar içindeki canların nefes alması için çatlamış. Şahbaz kartalın artık iki yavrusu varmış. Kartal, serçe yavrusunu kendi yavrusundan hiç ayırmamış. Kendi yavrusunu et parçalarıyla besleyip büyütürken, serçe yavrusunu da arpa, buğday ve darı tarlalarından getirdiği yemlerle besleyip büyütmüş. 
           Şahbaz kartalın bölgesinde onun güçlü pençelerinde birçok yakınını kaybeden büyük ve sinsi bir yılan yaşarmış. Sinsi yılan, şahbaz kartaldan alacağı intikam gününün hayaliyle yaşama tutunmuş. Yılan, diğer kartalların yakınına kadar yaklaşıp onlardan şahbaz kartal hakkında sinsice bilgi toplarmış.  Hiç beklemediği bir gün ihtiyaç duyduğu bilgiye ulaşmış. Sinsi yılan iki kartalın, şahbaz kartal hakkında konuşmalarından kartalın yuvasının yerini ve de yuvasında yavruları olduğunu da öğrenmiş.  Hiç zaman kaybetmeden sinsi planını hayata geçirmek için acele etmiş.  Her doğan gün kartalın avlanmaya çıkmasını beklemiş, onun bölgeden uzaklaşmasını fırsat bilmiş ve kartalın yuvasına doğru sürüne sürüne ilerlemiş. Kartal, ona yaklaştığında yalçın kayaların derin yarıklarına girmiş. Bir diğer gün aynı fırsatı beklemiş  yavaş fakat kendinden emin bir şekilde kartalın yuvasına doğru yol almış.
          Gün, şahbaz kartalın yuvasındaki yavruların üzerinde her doğup battığında yavrular biraz daha büyümüş. Şahbaz  Kartal, yavrularını acımasız hayatın tehlikelerine karşı, onları eğitmiş ve onlara tüm birikimini aktarmış.  Gün gece ile yarışmış ve yavrular günden güne serpilip büyümüş. 
           Sabırla, hiç yılmadan yol alan sinsi yılan ise sürüne sürüne sonunda şahbaz kartalın yuvasına yaklaşmış.  Şahbaz kartal,  yuvadan ayrıldıktan sonra sinsi ve hain yılan, yuvadaki yavrulara aniden saldırıya geçmiş. Saldırıdan birkaç saniye önce tehlikeyi sezen yavrular bir kanat çırpmasıyla yuvadan uzaklaşmış ve yılanın ani ve  ölümcül saldırısından kurtulmuş. Serçe yavrusu, korkudan kendinden geçmiş, yüreği göğüs kafesinden çıkacak gibi gümbür gümbür atmaya başlamış.  Kartal yavrusu ise kısa bir şok geçirdikten sonra kendine gelmiş.  Kartal yuvasında canlı yılan olamaz, kartal yuvasında ancak ölü yılan olur! Diye bağırmış  yavru kartalın naraları yalçın kayalardan ovaya doğru yankılanmış.  Kartal yavrusu, birden serçe yavrusuna dönmüş ve yılana birlikte saldıralım demiş.  Ancak serçe yavrusu korkudan onu duymamış. 
             Kartal yavrusu, yılanla çetin ve büyük bir mücadele girişmiş. Bir ara yılanın onu sarmasıyla zor anlar yaşamış. Serçe yavrusundan onu kurtarması için yardım beklemiş, ama beklediği yardım bir türlü gelmemiş. Sertleşmeye başlayan gagasını ve artık iyice irileşmiş pençelerini kullanarak yılanın sarmalından kurtulmayı başarmış. Öğrendiği savaş taktiklerini yılanın üzerinde deneyen yavru kartal, keskin pençesini her savurmasında yılandan bir parça koparmış. Kartal yuvasından intikam almak isteyen yılan bu yanlış düşüncesinin bedelini hayatıyla ödemiş. Yılanın unuttuğu, önemli bir ayrıntı varmış. Kartal, yavru da olsa kartal imiş.  
         Şahbaz kartal, yuvaya döndüğünde gördüğü manzara karşısında şaşırmış. Yavru kartal yılanın hakkından gelmiş; ancak kendisi de çok bitkin düşmüş. Zor anında yardımına koşmayan birlikte büyüdüğü serçe yavrusuna çok kızmış ona bağırmış, neden kendisine yardım etmediğini sormuş. Ama serçe yavrusunun korkusu hâlâ geçmediğinden onu duymamış bile. Şahbaz kartal, durumu anlamış ve yavrusuna, bak evlat!  Söyleyeceklerimi hiçbir zaman unutma. Serçe, kartal yuvasında büyüse de serçe serçedir, ondan kartal gibi davranmasını bekleyemezsin! 
        Hayatta asıl tuhaf olan şey serçelerin kartal olmaya  çalışmasıdır. Serçe, kartal olmaya özenir ise o çok sevdiği canından olur. Diyerek, hem yavru kartala önemli bir nasihat vermiş  hem de kendini şahbaz kartal sanan serçelere hadlerini bilmelerini hatırlatmış..
Seyit TOK

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri siyahbet giriş