İnanmak, sihirli bir anahtardır. Dünya denen bu büyük handa açamayacağı kapı yoktur. Hayatta bugüne kadar elde ettiğimiz ne varsa, geriye dönüp baktığımızda görürüz ki inancımızın eseridir. Azimle, sabırla, vazgeçmeden, umutsuzluğa kapılmadan inanmak, gerçekleştirmek istediğimiz ülkülerimize ulaşmanın birinci koşuludur.
Bir kişi, doğuştan ne kadar yetenekli doğarsa doğsun, eğer o kişinin bütün hücrelerine öz güven eksikliği işlemişse hayatta başarılı olma şansını yitirmiştir. Çevremizde nice uzun ömürlü, üstün yetenekli kişilerin öz güven eksikliliğinden dolayı, hayat denen bu limandan sessiz sedasız yolculuğa çıktıklarına şahit oluruz.
Kendine inanma ve azmin insanı hedefine nasıl ulaştırdığını “Sağır Kurbağa Hikâyesi’nde” görmekteyiz. Kurbağalar zamanın birinde yarışma düzenlemiş. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: ''Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!''
Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış:''Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!''
Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümidi kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş;''Bu işi nasıl başardın?'' diye. O anda farkına varmışlar ki; Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
Gerçekten insanın kendisine inanması, istediğine, başaracağına, kazanacağına inanması, çevresinden gelen negatif düşünceleri bir kenara bırakarak yoluna devam etmesiyle gerçekleşir.
Sihirli anahtar, zihnimizde, gönlümüzde onu elimize alalım ve bütün kapıları açmaya başlayalım.
Seyit TOK