KURTARICI
KURTARICI
Kurtarıcı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘’Kurtulmayı sağlayan, kurtaran kendi yaşamını tehlikeye atarak bir kimseyi, bir topluluğu güç bir durumdan ya da yok olmaktan kurtaran kimse.’’ anlamlarına gelmektedir.
Kurtarıcı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘’Kurtulmayı sağlayan, kurtaran kendi yaşamını tehlikeye atarak bir kimseyi, bir topluluğu güç bir durumdan ya da yok olmaktan kurtaran kimse.’’ anlamlarına gelmektedir.
Günümüzde, birçok üründe olduğu gibi kurtarıcılarında yan sanayisi çoğaldı. Bildiğiniz gibi yan sanayi ürünleri orijinal ürünlerin bir kopyası olmasına rağmen aslının özelliklerini taşıyamayan adi ürünlerdir.
Siz, kendini kurtarıcı olarak gören biriyle karşılaştınız mı? Ben, geçen gece kendini kurtarıcı sanan biriyle tesadüfen karşılaştım. Malumunuz memleketinizin gündeminde seçim olduğundan tabii ki bizim kurtarıcı da sohbeti bilerek seçim konusuna getirmeye çalışıyordu.
Onun işini zorlaştırmadım. Kendisini, yüce Allah’ın bir lütfü olarak gördüğünden olacak, ilimizin de kurtarıcısı olmak istiyordu. Bundan dolayı, geminin dümeninde kendisinin olması gerektiğinden bahsediyordu. O, hararetli hararetli fantezilerini anlatırken ben, bunun gibi birçoğun geminin yol alması için kürek çekmek istemediğini ve emek verenlerin emeklerinin üstüne yatıp, gemiye yön vermek istediğini düşünüyordum. Diğer sahte kurtarıcılardan farkı yoktu. İnanın ona acıdım. Kendisinin, bu ilin kurtarıcısı olacağına o kadar inanıyordu ki şehrin birikmiş bütün sorunlarını beş dakikalık konuşmamızda çözüme kavuşturmuştu. Kendisini çok iyi yetiştirdiğini ve çok parası olduğundan bahsediyordu. İlimizin ona çok ihtiyacı olduğunu sık sık söylüyordu. Sohbet genelde onun hararetli hararetli konuşmasıyla devam ediyordu. Ama daha fazla dayanamadım. Ya sahi isminiz ne idi? Diye sordum. İsmini söyledi. Daha önce hiç duyduğum bir isim değildi. İyi güzel, ilimize hizmet etmek için kendinizi kurtarıcı olarak görüyorsunuz da siz, altın kalpli insanların şehri olan Gümüşhane ilinden misiniz? Ben ki, elli yaşında, iki ilçemizde ve il merkezinde görev yapmış diğer ilçelerle de bağı güçlü biri olarak isminizi hiç duymadım. Dedim. Yıllar, yıllar önce dedesinin Gümüşhane ilinden ekonomik nedenler ile göç etmesinden ve bundan dolayı da babasının da kendisinin de başka şehirde büyüdüğünden bahsetti. Peki dedim. Siz, büyüdüğünüz o şehrin sorunlarını çözmek için o şehirden aday adayı olup o şehrin kurtarıcısı olsaydınız daha iyi değil miydi? Diye sorunca. Bizim şehrimizde yetişmiş kişilerin olmadığından bahsederek ilimizin onun gibi bir kurtarıcıya ihtiyacı olduğunu aymazlıkla dile getiriyordu. Nerden böyle bir kanaate vardınız dedim. Mesela siz, sizin eğitim durumunuz nedir? Buralarda bulunarak ne kadar kendinizi yetiştirebilirsiniz? Diye beklemediğim bir soruyla karşılaştım. Ben mi? Ben, Eğitim Fakültesi, Türkçe Öğretmenliği, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümlerini bitirdikten sonra, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında da yüksek lisans yaptım. Bu cevabım sanki onun moralini ve kimyasını biraz bozdu.
Sazı elime aldım. İyi dinle, dedim! Bu memlekette yaşayıp, kendini benden daha iyi yetiştiren ve fırsat verildiğinde de ilimize çok güzel hizmetler yapabilecek niceleri var. İyi güzel de siz bu ilin kurtarıcısı olmak istiyorsunuzda daha önce hiç Kuşakkaya’ya yürüyerek çıkıp o bütün olumsuzluklara rağmen başını dik tutan Gümüşhane’nin vakur duruşuna şahit oldunuz mu? En büyük ilçe Kelkit'teki, Geremezi, Bükü, Tandırlığın düzünü bilir misin? Ya, seyran tepeden o güzelim Şiran’ı izledin mi? Bilir misin Telme Köyünü, İncedere’yi… Velhasıl, Köse’nin, Torul’un, Kürtün’ün neresini bilirsin? Gümüşhane’nin hangi köşesinde hatıraların var. Bu milletin hangi düğününde veya hangi yasında yanında idin? Bir de sahi senin ikamet adresin neresi? Aday olmayı başarırsan kendine bile oy veremeyecek olman seni üzmeyecek mi? Ben, sazın kalın teline, ince teline vurmaya başlayınca sahte kurtarıcının yüzü düşmeye başlamıştı.
İçimde acıma duygusu uyandı. Yoksa çok mu yüklenmiştim? Diye düşünürken hiç sevmediğim bir sesle irkildim. Saatin alarmı her zamanki gibi görevini aksatmadan yerine getiriyor ve beni uykudan uyandırıyordu. Uykunun mahmurluğuyla yatağın üzerine oturdum. Rüya imiş diye söylendim. Ama yine de sahte kurtarıcıdan kurtulduğum için sevinmedim desem yalan olur. Hayrolsun, inşallah!..
Seyit TOK