Üretim Ve Tüketim: Mutluluğun İki Yüzü
Üretim Ve Tüketim: Mutluluğun İki Yüzü
Günümüz dünyası madde odaklı ve insanları daha fazla tüketime yönlendiren bir kültüre evrilmiştir. "Popüler kültür" adı verilen bu kültürel yapıya ayak uyduramayanlarda ise eksiklik ya da yetersizlik hissi uyanır.
Günümüz dünyası madde odaklı ve insanları daha fazla tüketime yönlendiren bir kültüre evrilmiştir. "Popüler kültür" adı verilen bu kültürel yapıya ayak uyduramayanlarda ise eksiklik ya da yetersizlik hissi uyanır. Bu his tüketimin sunduğu yüzeysel ve geçici tatminler ile bastırılırsa da uzun vadede etkisini koruyamaz. Bunu sürekli bir şeyler satın alma ve tüketme döngüsü yaşayan bireylerde rahatlıkla gözlemleyebiliriz.
Üretmek ise bireylerin hayata dair anlam arayışına cevap veren, kendilerini değerli hissetmelerini sağlayan köklü bir haz kaynağıdır. Bir şey yaratmanın sunduğu bu derin haz, bireylerin popüler kültürün dayattığı tüketim döngüsünden sıyrılarak kendilerine ve çevrelerine daha anlamlı bir şekilde katkıda bulunmalarını sağlar.
Nermi Uygur’un “Yaratmayan, yaratıcı bir varlık olduğunun bilincine varmayan insan gerçek mutluluğa erişemez” sözü, üretmenin insan doğasındaki temel bir ihtiyaç ve mutluluk kaynağı olduğunu açıklayan bir ifadedir (1993, s.43).
İnsan sadece tüketen değil, aynı zamanda üreten bir varlık olarak doğmuştur. Hayvanlar içgüdüsel olarak ihtiyaçlarını karşılar ve doğanın sunduğunu tüketir; ancak insan hayatta kalmak için tüketmenin dışında yaratıcılığını ve zekasını kullanarak hayatını devam ettirir. Onu şekillendirir ve kendi yaşamını geliştirecek araçlar ortaya koyar. Örneğin, bir kuş yuvasını içgüdüleriyle inşa ederken, insan oluşturduğu evini estetik ve kültürel değerlerle zenginleştirir. Yaratıcılık, bireyin kendini ifade etmesinin ve çevresine katkıda bulunmasının en doğal yoludur ve insana mahsustur.
Üretmek, bireye kalıcı bir tatmin sunar. Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde de, yaratıcılık ve kendini gerçekleştirme, en üst düzeydeki ihtiyaçlar olarak tanımlanır. Maslow’un bakışıyla bakılırsa insanın yalnızca biyolojik ihtiyaçlarını karşılaması psikolojik açıdan yeterli değildir. Modern toplumlarda tüketim kültürü, bireyleri yaratıcılıktan uzaklaştırarak hazır ürünlere yönlendirir. Nermi Uygur’un sözündeki “yaratıcı bir varlık olduğunun bilincine varma” bu bağlamda kritik bir noktadır. İnsan, yaratıcı gücünü keşfetmediğinde yaşamının anlamını yüzeysel hazlarda arar. Sanat, zanaat, ziraat, bilimsel çalışmalar gibi toplumsal katkısı olan üretici faaliyetler, bireyin kendi potansiyelini ortaya çıkarmasına olanak verir. Kanımızca yaratıcılık bilincine varmak, tüketim kültürünün dayattığı “haz” anlayışından bireyleri özgürleştirecektir.
Mihaly Csikszentmihalyi Flow: The Psychology of Optimal Experience adlı kitabında yaratıcı süreçlerin insan mutluluğu üzerindeki etkisine değinir. “Akış teorisi” olarak kabul edilen teorisinde bireylerin yaratıcı bir işe odaklandıklarında yaşadıkları derin tatmin duygusunu açıklar. Ona göre: “Hayatımızdaki en güzel anlar, pasif, alıcı, rahat zamanlar değildir... En güzel anlar, genellikle bir kişinin bedeninin veya zihninin, zor ve değerli bir şeyi başarmak için gönüllü bir çabayla sınırlarına kadar zorlandığı zaman ortaya çıkar.” (Csikszentmihalyi, 1990, s.3. aktaran pursuit-of-happiness. prg. 10) Bu bakış açısıyla insanın en anlamlı ve tatmin edici anlarının rahatlıktan değil, bir hedefe ulaşmak için sarf edilen çaba ve mücadeleden doğduğunu vurgular.
Tüketmeden alınan haz şaşırtıcı bir şekilde çok hızlı sınırına ulaşır. Ancak uzun ve zahmetli olan üretme duygusu, daha uzun süreli tatminler elde etmenin bir yoludur. Sonuç olarak bu kabul geçerli gibi olsa da üretim ve tüketim arasındaki haz dengesinin bireyden bireye değiştiğini kabul etmek gerekir. İnsanların bu iki eylemden hangisine daha fazla değer verdiği kişisel tercihleri, hedefleri ve içinde bulundukları koşullara bağlıdır. Önemli olan bireyin kendi değerleri, varoluş amacı doğrultusunda bir denge bulabilmesidir. İnsan yaşamının sürdürülebilirliği için tüketim elbette gereklidir; ancak günümüzün çevresel sorunları göz önüne alınırsa bu dengeyi sağlamak bir zorunluluk haline gelmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar Uygur, N. (1993). Yaşam Felsefesi. Kabalcı Yayınları Csikszentmihalyi, M. (1990). Flow: The Psychology of Optimal Experience https://www.pursuit-of-happiness.org/history-of-happiness/mihaly-